Monthly Archives: Haziran 2014

Her Şey İçin Sorumlu Olan Tek Kişi SENsin

Soru: Neden tüm herkesin birbirine karşı sorumlu olduğu söylenmiştir?

Cevap: Eğer, genel kabımızın durumunu dünyada belirleyecek olan tek kişi bensem o zaman tabii ki her şey bana bağlıdır.

Soru: Ancak, bu oyunda ben tek başıma değilim. Diğerleri de genel kabımızın durumunu etkilemektedirler ve tabi ki toplum da var!

Cevap: Toplum da zaten bana bağlıdır, her şey bana bağlıdır. Tüm 7 milyar insan sabit bir koşuldadırlar ve ben bunu değiştiren ve her şeyi belirleyen tek kişiyim. Tüm bunlar için özgürce hareket eden tek kişi benim, fakat diğerleri hiçbir şey yapmamaktadırlar.

Ben Yaradan ile konuşurum ve O’nun önünde diğerleri için ben sorumluyum, daha iyisi için de daha kötüsü içinde! Eğer O’nun, onlar hakkında herhangi bir şikayeti varsa, o zaman benimle konuşması gereklidir. Bu karşılıklı sorumluluk olarak adlandırılır.

Karşılıklı sorumluluk, benim herkesten sorumlu olduğum anlamına gelir. Onlardan yapmalarını isteyebileceğim hiçbir şey yoktur. Yapmış oldukları her şeyden ben sorumluyum.

Düşünmeye bu noktadan başlayınız ve bunun hayali bir ürün olduğunu düşünmeyiniz. Çünkü bu gerçekten böyle, yani siz gerçekten herkes için sorumlusunuz.

Haberleri dinlediğinizde, sokaklarda neler olduğunu duyduğunuzda ya da kendilerini düzeltmeleri ve aralarında bağ kurmaları için manevi seviyeye ulaşamayan arkadaşlarınızın şikayetlerini duyduğunuzda, o zaman şunu bilmelisiniz ki, bu dakikadan itibaren her şey sizin elinizdedir. Her şey için siz sorumlusunuz.

İyi olan ya da kötü olan her şeyi hem bu fiziksel dünyada hem de manevi dünyalarda siz yaratıyorsunuz ve gerçekleştiriyorsunuz. Diğerleri yapmış olduklarından sorumlu değildirler. Onlar pasif katılımcılardır. Hiçbir şeyi belirleyemezler. Yaradan’ın onlarla nasıl ilişki kuracağını belirleyen tek kişi Sizsiniz. Onlar, kasırgalarla, tsunamilerle, savaşlarla, salgınlarla baş etmeye çalışırken kim suçludur? SİZ!

Tüm herkes birbiri için sorumludur fakat herkes de kendi niteliklerinden ve bu bakımdan da dünyanın başına neler geldiğinden sorumludur. Herkes toplumun ve dünyanın refahından sorumludur.

Sakın sizin diğerlerine bağlı olduğunuzu söylemeyin. Tüm dünyanın tam bir iyilik koşulunda olmasını belirleyeceğiniz koşula ulaşmalısınız.

30 Mayıs 2014 tarihinde yayımlandı

Günlük Kabala Dersinin 5. Bölümünden, 27 Mayıs 2014, Baal HaSulam’ın Yazıları

Mevcut Gerçekliğin Sembolü: Soru İşareti

İnsanlık ilk önce, kendini cansız, bitkisel seviyesinde ve ardından doğanın hayvansal seviyesinde kendini tanımalıdır. Dolayısı ile, ilk önce hayvan olarak var olmak zorunda ve sonrasında bu dünyada insan olarak sanayi, ticaret, teknoloji ve bilim dallarında gelişmeye başlayarak, böylece sonunda tüm bunların işe yaramadığını anlayarak ve hayatın anlamını bu şekilde deşifre edebilecektir.

Bu dünya üzerinde bir şeylerle ilgileniriz: yetişkinler, çocuklar ve hayvanlar. Yani biz bu şekilde yaşarız, fakat bu hayat ne için var? Bu hayatın ötesinde bir şey var mı? Büyümeye başlayınca bu soruları sormaya başlıyor ve çeşitli aşamalardan ve evrim çağlarından geçerek ve sonunda bu sorulara hiç bir cevap bulamıyoruz.

Sonunda sıkıntılar ve sorunlar üzerinden bize baskıda bulunan bir krize ulaşırız. Bu sadece insanlar ve toplumları etkilemez, aynı zamanda cansız seviyeyi, çevreyi, bitkileri ve hayvanları etkiler. Tüm sorunlar bunlar aracılığı ile bize ulaşır.

Hayatın anlamını sorguladığımız bir duruma ulaşırız, meraktan veya üst kaynağı keşfetme arzusu ile değil -biz nereden geldik ve niçin- ama sadece çaresizlikten ve bize hiç bir neşe getirmeyen bu boş hayatta zevk alma arzusuna ulaşma isteği ile.

İnsanlık gelişmekte ve bize baskı yapan ve soru sormaya zorlayan genel bir krize ulaşmaktadır. Bu hayat neye dairdir? Neden bu şekilde yaşıyoruz? Hepimizin bildiği gibi hayatta sorunlar ve endişeler olmadan, bu gibi soruları sormaya başlamayız. Fakat sorunlarla karşılaştığımız an, aniden sormaya başlarız.

Böylece Kabala bilgeliğinin bize söylediği gibi, hiç bir seçeneğimiz olmadığını ve hayatın anlamını bilmek için bağlantıya geçmek zorunda olduğumuzu fark ederiz. Eğer bulmacanın parçalarını bir araya getirirsek, resimde ve arkasında ne olup bittiğini, onu yöneten ve destekleyenin kim olduğunu ve bunları O’nun neden yaptığını anlayacağız.

Kabalistler bu resme nüfuz eder ve zamanın üzerine çıkar. Bize her şeyin Yaradan’ı edinmeye bağlı olduğunu söylerler. Bu hayattaki tek sorun Yaradan’a ulaşma, O’nu arayarak, O’nunla irtibata geçerek, O’nu keşfederek, O’nu anlayarak, O’nunla doğrudan diyalog içinde olabilmek için. Ben Yaradan’a dönerim, O cevap verir, bana döner ve ben de benden ne istediğini anlarım.

Eğer bu durumu elde edersek, bütün sorunlarımız çözülecektir. Neler olduğunu ve her şeyi nasıl idare edebileceğimizi anlayabileceğiz. Bu yaşam üzerindeki bir üst seviyeye nasıl yükselebileceğimizi bilmek asıl konudur. Ama bunu yapabilmek için Yaradan’ı ifşa etmek zorundayız. Yani mevcut kriz bizi bu duruma getirmek içindir.

Biz bir kriz olduğunu düşünürüz fakat “kriz” Yunancada yeniden doğuş anlamına gelir. Bu yüzden krizleri bu kadar dramatik şekilde ele almak yerine anladığımız ve nasıl bağlantı kurabileceğimizi bildiğimiz kadarı ile bize yeni başlangıçları getirmesini beklemeliyiz.