Daily Archives: Mayıs 29, 2014

Bize Vermek İstediği Her Şeyi Almak

Soru: Yaradan ile form eşitliğini istemeliyim ancak bunu nasıl hayal edebilirim?

Cevap: Form eşitliği eşit demektir. Bu içsel olarak bir başkasından tamamıyla farklı olduğunuz anlamına gelir ancak üçüncü bir şahısa göre aynı tutum içinde davranıyormuşsunuz gibi görünür, dışarıdaki biri için aranızdaki ilişkide form eşitliği vardır.

Bu sadece biçimdedir. Farklı arzulara, farklı düşüncelere sahipsiniz, her şey farklıdır ancak kendinizi eşit bir formda sabitlersiniz.

Eğer kendimi birisine benzetirsem, bu ona eşit olduğum anlamına gelmez. Eğer tamamıyla onun gibiysem birbirimizle iletişim kuramayız. İkimiz de balıktan nefret eder, kırmızı eti severiz bu yüzden birbirimize verecek hiç bir şeyimiz yoktur.

Ona sahip olduklarımı vermeliyim, o da bana sahip olduklarını vermeli. Burada bir çeşit uyuşma olmalı, birbirine dahil olmuş bir erkek ile bir kadın gibi. Ve daha sonra ihsan eden ve alana göre bir uyumluluk olur.

Yaradan ile form eşitliğine bana vermek istediği her şeyi alarak ulaşırım. O’na ihsan ettiğim için, ikimiz de birbirimize ihsan etmiş oluruz ancak O’nunla O’ndan alarak temas kurabilirim. O’na karşı bir dişi gibiyim ve O Zer Anpin’dir.

Eğer alışım sadece O’nun içinse, bu ihsan etmek gibidir. Gelin damata bir hediye vermek isterse, bu önemlidir, bu gelinin damattan alması gibidir.

Form eşitliği çok karışık bir kavram haline gelir. Kendi arzumun içinde Yaradan’ın bana vermek istediği her şeyi almayı istemeliyim ve O bana Sonsuzluk Dünyasını vermek ister, Sonsuz Işığı. Ancak benim niyetime göre, bu tersi olmalıdır, O’nun bana verdiği kadar vermeyi istemeliyim.

Eylemlerimiz farklıdır, ben alırım ve O verir ancak niyetimize göre bu tersidir, aslında veren benim ve O zevk alır. Bu sayede durumu kurtarırım çünkü başka türlü O’na memnuniyet veremem. O’na memnuniyet verme şansım sadece bu şekilde olur.

Sadece O’nun her şeye sahip olduğunu kabul ettiğim koşulda O memnun olabilir, tıpkı taşıyamayacağı kadar sütle O’nu memnun etmek isteyen bir inek gibi.

Malhut’tan Bina’ya Uzanan Bir Zincir

Soru: Duamızı nasıl oluşturmalıyız? Üsttekilere, atalara, gruba yardım için bir talepten başlamalı ve kendimizden sadece duanın sonunda mı bahsetmeliyiz?

Cevap: Duamızı tam olarak bu biçimde şekillendirmemiz lazım ve bunu öğrenmeliyiz. Fakat şimdilik, grubun merkezinden geldiği sürece Yaradan’a istediğiniz her biçimde dönebilirsiniz. Kolektif talebimizi giderek daha düzgün biçimde şekillendireceğiz.

Dua basit bir talep değildir. Kendinizi birçok aşamadan kurulu giderek daha hassas bir tutum içine koymak zorunda kalırsınız. Her talep bir uçta sizi bağlayan adaptörlerin, bağlantıların bütün bir zinciridir ve daha sonra talebinizi bir çok kez işler ve sizi bir üst seviyeye adapte eder.

Bu sistem bir bütündür. Dua sadece kelimeler değildir fakat iki kabın düzenidir (bir harf bir kap olduğu için), bir yanda sizle ve diğer bir yanda Yaradan’la uyumludur. Sizinle ilgilenen Bina’daki ZAT‘dan başlayarak, kabuğun dünyalarının sisteminden yükseltirken katıldığınız Malhut’a kadar bu zinciri inşa etmek zorundasınız.

Bunu yapmak için, 22 harflik (İbranice) alfabesini ve “MNTZPCH”ın son beş harfini kullanmanız gerekir, bu sayede doğru bir biçimde düzenlenmiş harflerden oluşan manasına gelen manevi kaplar formunda olan duanız, Yaradan’ı, Bina’daki ZAT’ı edinirsiniz.

Bunu nasıl yapacağımızı bilmeyiz ancak tecrübeyle duamızı oluştururuz. Tapınak döneminde yaşamış olan Kabalistler bizim için Siddur’u (dualar kitabı) hazırladı. Tapınak zamanı Kutsal kapların var olduğu, Malhut ve Bina’nın birbirine bağlı olduğu bir zamandı. Ev Malhut’dur ve Tapınak ise Bina’dır.

O zamanın yüce Kabalistleri büyük Knesset’i (meclis) oluşturdular, bu onların tek bir kapta bağlandıkları ve büyük bir manevi edinim, yücelik, seviyesinde oldukları manasına gelir. Bize Siddur’u hazırlayanlalar onlardır.

Biz bu duaları bir gün edineceğiz ancak Kabalistler onları bizim için önceden yazdılar. Onları anlasak da anlamsak da, onları ifade edersek, bu şekilde düşünerek bile ilerleyebiliriz. Eğer duaları doğru biçimde okursak, bu talepleri manevi bir yolla algılıyoruz demektir, onların içerisinde büyük şeyler görebiliriz.

Kabalistler taleplerini iki yolla ifade ederler: birincisi, harflerin sıralaması manasına gelen kelimelerle ve diğer bir yol ise basitçe dolgusu olan harfler, semboller biçiminde. Her kelimenin formu, özel bir safhada, özel bir Reşimo (izlenim) ile birlikte On Sefirot manasına gelen tüm bir HaVaYaH’tır; ve duaları yazmalarının nedeni budur.

Benim işim Işık için gerekli her şeye, gruba, Rav’a, kitaplara, dağıtıma bağlanmaktır. Başka bir yol yoktur ve bunlar yeterlidir.