Daily Archives: Mayıs 5, 2014

Görünmeyen Hediyeler

Soru: Kurtuluş için neden ümit etmeye ihtiyacımız var ki umudumuz olmadan başarmamız imkânsızdır?

Cevap: Basitçe buna ne kadar ihtiyacımız olduğunu hissetmemiz gerekli. Bir şeylere bir eksikliğimiz olmadığı sürece Kap’ta yoktur; arzulanan doyumu almaya hazır değilizdir.

Yaradan biz arzuladığımız müddetçe bize hediyeler vermeye hazırdır. O tek bir şey talep eder; bu hediyeler için bir arzumuz olsun aksi halde hediyeleri hissetmeyiz. Eğer hediyeye ihtiyacı olmayan birine bir hediye verirsen bu kişi bu hediyenin içinde herhangi bir değer hissetmeyecektir.

Bu yüzden bir eksikliğimiz olsun ve o zaman zaten var olan hediyeyi keşfetmiş oluruz, hemen yanımızda, yanı başımızda. Etrafımızı saran tüm evren hediyelerle doludur; sadece siz görmüyorsunuz ve burada nelerin olduğunu hayal etmiyorsunuz. Her şey hazır sadece tek ihtiyacınız, bir eksiklik.

Bu sanki gözlüklerimi çıkarmışım ve önümde hiçbir şey görmüyorum gibidir. Böylesi bir durumda olan birine nasıl olurda hediye verilir? Üst Işık tamamen sükûnettedir fakat hediye senin Işık için olan doğru arzunun içerisindedir. Arzunu hazırla ve hediye ifşa olacak.

Yaradan’a ‘Bana ver, bana ver!’ diye talep etmene gerek yok. Kendi eksikliğimi hazırlamaya başladığım an keşfederim ki buna hazır değilim ve o zaman Yaradan’a talep ederim: ‘benim için hazırlamış olduğun hediye için arzumu şekillendirmeme yardım et’. Ve Yaradan yardım edecektir.

Ancak ben bu arzuyu şekillendirmediğim sürece hediyeyi hissetmeyeceğim. Arzu, hediye, Işık ile tam olarak uyuşmalıdır. Bütün bir arzum olmadığı sürece kurtuluş gelmeyecek yani sürgünün hiçbir hissinin olmadığı, dünyanın kralı, Yaradan için bir ihtiyaç. Yaradan’dan ayrılık benim için ölümdür! O benim dünyamda keşfedilmeli; aksi halde çok ihtiyacını duyduğum şeyi alamayacağım.

Eğer ben sürgünün bu hissine sahip değilsem nasıl olurda kurtuluş gelebilir? Eğer benim ihtiyacım yoksa hediye nasıl ifşa olabilir? İhsan etmeyi özlemlediğimi ve buna ulaşmak için hazır olmadığımı hissetmeliyim böylece Yaradan’ı beni kurtarması, Yüceliğini ifşa etmesi için zorlamalıyım.

O’nun ifşasına ihtiyacım yok öyle olsa O’ndan egoistik olarak haz almaya başlardım; daha ziyade O’nun yüceliğinin hissiyatına ihtiyacım var. Tüm talebim bu! Beni rahatlatacak tek şey bu, sürekli ihsan etmek hakkında düşünmeli ve bunu edinmek için Yaradan’ın yüceliğine ihtiyacım olduğunu anlamalıyım.

Arzumun Yaradan’ın ifşasına yerleşmiş bir formu almaya ihtiyacı vardır. Yaradan’a ihsan etmek istiyorum, O’na nasıl ihsan etmeyi arzumun içinde hissetmek için ve O benden razı olacaktır ve bu durum vasıtasıyla bana ihsan eder. Bu şekilde bu niyette O’nunla beraberiz, birbiriyle bağlanmış durumda, karşılıklı ihsan etmenin içinde.

Kimin aldığının kimin verdiğinin farkı yoktur. Yaradan verir ve ben veririm; O ihsan eder ve ben ihsan ederim, her ikimizde eşitiz. Eğer aramızda sevgi varsa, aksiyonlarımız tamamen eşittir ve kimin ilk kimin son olduğu önemli değildir. Öyle ki O Yaradandır ve ben yaratılan, tüm ifadeler kaybolur. Bebek anne için annenin kendisinden daha mı az önemlidir?

Soru: Yaradan’ın da alması mı bunu takip eder?

Cevap: Yaradan benden razı olur. Eğer O’nda alma arzusu yoksa O nerede haz alacaktır? O benim arzularımdan razı olur! Bebeğinden haz alan bir anne gibi çünkü bebek için her şey iyi gidiyor. Annenin hazzı bebekten geliyor.

Haz için olan arzumuzun ne kadar büyük olduğunu şimdi anlayabiliriz. Bunun içinde Üst’ün ihsan etme arzusu zaten vardır ve bu yüzden her şey bizim arzumuzla başlar ve biter.

29.04.2014 Tarihli Günlük Kabala Dersinin 5. Bölümünden, Baal HaSulam’ın Yazılarından