Yeni Bir Bilimden Mutluluk Dersleri

Richard Layard’ın görüşleri (Londora Ekonomi Bilminde Ekonomik performans merkezinin Program Direktoru olarak halen çalışmakta olan  Profesör Emeritus Lord Layard, (İngiltere labour ekonomisti)

Hayatımızın merkezinde bir çelişki vardır. Bir çok insan daha fazla kazanmak ve bunun için çabalamakta. “Şimdiye kadar batı toplumları daha zenginleştikçe, insanları daha az mutlu olmaya başlamışlardır.” Layard bu paradoksu ortaya atan bir çok insandan biridir.

Çoğunlukla bu durum, gelişmekte olan ülkelerde yeterli refahı sağlamak için her insanın en azından temel ihtiyaçlarının tam olarak sağlanmasını  gerekliliğini kanıtlayan ekonomist Richard Easterlinin adıyla “‘Easterlin Paradoksu” olarak anılmaktadır.

“Sadece diğer insanların kendi kazançlarımız ile karşılaştırmakla kalmayıp, ayrıca kazanç durumumuza göre nasıl büyümüşsek kendimizce ona göre bir model otuştururuz. Ne kadar daha fazla kazanırsak, daha fazla paraya ihtiyacımız olduğunu düşünürüz. Bu olguya  “alışma” ve “uyum” denilir. Alkol ve uyuşturuculara zamanla direnç kazanmayla karşılaştıralabilir. Layard bu durumu ” Hedonik koşubandı” olarak adlanırmakta: mutluluğu aynı seviyede sürdürmek için, koşmaya devam etmeliyiz.

Richard Layard (2005) mutluluğun merkezinin yedi faktöre bağlı olduğunu savunmaktadır. Bundan başka, bir çeşit önem sırasına göre, ABD Genel Sosyal Anketi   (en azından ABD için) gibi araştırmalar yapılarak kullanmıştır. Diğer iki faktörde önde gelen gibi görülmekte fakat anket kanıtlarının yetersizliğinden dolayı yer verilmemektedir.

Aile ilişkileri: Neredeyse bütün çalışmalarda, aile ilişkileri ve özel hayatlarımız ve onlara  yakın olanlar  mutluluğumuzu etkileyen faktörlerden daha önemli bir faktöre sahiptir.

Finansal durumumuz: Daha önce gördüğümüz gibi  bireysel parasal durumumuzun anlamlılığı – özellikle yoksulluk sınırında olduğumuzda – fakat bunun ötesinde de yakın aile ilişkilerinin kalitesi  uzun dönem mutsuzluğun kaynağı olarak ikinci sıradadır.

Toplum ve arkadaşlar: Lane gibi yazılarda daha önce gördüğümüz gibi, arkadaşlık üzerine güçlü bir vurgu oluşturmaktadır. Halbuki, oldukça açıktır ki, katıldığımız toplumların kalitesi kendimizi nasıl hissetiğimiz üzerinde güçlü bir etkiye sahiptir. Topluluklar ve gruplar halinde güven ve ait olma duygusunun  faaliyet  gösterdiği yerlerde yaşamıyorsak, mutlu olabilme yeteneğimizin üzerine etkilerini gösterir.

Sağlık: Yapılan çalışmalarda elde edilen sonuçlara göre insanların çoğunlukla mutluluğa önemli bir katkının sağlık olduğunu ön görmektedirler.

Kişisel özgürlük: Mutluluk politik, ekonomik, hukuki ve sosyal sistemlerin kalitesine bağlıdır. İnsanların istikrarlı ve huzurlu toplumlardaki konuşma özgürlüğü ve kendi çıkarlarını savunabildikleri (diğerlerine zarar vermedikleri) ve kurumların mutluluklarından sorumlu olduğuna dair bazı kanıtlar vardır.

Kişisel Değerler. Insanların mutululuğu onların ‘iç benlikleri’ ve hayat felsefelerine bağlıdır. “İnsanlar sahip olduklarını takdir edebiliyorlarsa, bu her neyse; Eğer kendi ruh hallerini eğitebilirlerse ve kendilerini başkaları ile mukayese  etmezlerse.” (kaynak: Infed)

“Modern toplum ortak menfaat çevresinde kendi üyelerinin gayretleri ile toplanan bir kavrama ümitsizce ihtiyaç gösterir. Burada doğru kavram; İstedigimiz genel mutluluğu artırmak ve  kendimizi sonsuza kadar buna adamaktır.

Benim Yorumum: Tabii ki, bu harika bir hedef. Fakat ilk olarak, mutluluğun sadece egomuzun üzerinde mümkün olduğu ve  bunu bastırarak olmayacağanı anlamamızın gerekliliğidir. Bu sebebten dolayı egomuzdan kurtulmanın bir metoduna ihtiyacımız vardır, Kabalanın metodu, ya da buna daha doğrusu, Işık, ihsan ve sevgi gücü denen bu yöntem ile uygulandığında ortaya çıkar.

Tartışma | Share Feedback | Ask a question




"Kabala ve Hayatın Anlamı" Yorumlar RSS Feed

Önceki yazı:

Sonraki yazı: