Monthly Archives: Nisan 2014

Yeni Bir Bilimden Mutluluk Dersleri

Richard Layard’ın görüşleri (Londora Ekonomi Bilminde Ekonomik performans merkezinin Program Direktoru olarak halen çalışmakta olan  Profesör Emeritus Lord Layard, (İngiltere labour ekonomisti)

Hayatımızın merkezinde bir çelişki vardır. Bir çok insan daha fazla kazanmak ve bunun için çabalamakta. “Şimdiye kadar batı toplumları daha zenginleştikçe, insanları daha az mutlu olmaya başlamışlardır.” Layard bu paradoksu ortaya atan bir çok insandan biridir.

Çoğunlukla bu durum, gelişmekte olan ülkelerde yeterli refahı sağlamak için her insanın en azından temel ihtiyaçlarının tam olarak sağlanmasını  gerekliliğini kanıtlayan ekonomist Richard Easterlinin adıyla “‘Easterlin Paradoksu” olarak anılmaktadır.

“Sadece diğer insanların kendi kazançlarımız ile karşılaştırmakla kalmayıp, ayrıca kazanç durumumuza göre nasıl büyümüşsek kendimizce ona göre bir model otuştururuz. Ne kadar daha fazla kazanırsak, daha fazla paraya ihtiyacımız olduğunu düşünürüz. Bu olguya  “alışma” ve “uyum” denilir. Alkol ve uyuşturuculara zamanla direnç kazanmayla karşılaştıralabilir. Layard bu durumu ” Hedonik koşubandı” olarak adlanırmakta: mutluluğu aynı seviyede sürdürmek için, koşmaya devam etmeliyiz.

Richard Layard (2005) mutluluğun merkezinin yedi faktöre bağlı olduğunu savunmaktadır. Bundan başka, bir çeşit önem sırasına göre, ABD Genel Sosyal Anketi   (en azından ABD için) gibi araştırmalar yapılarak kullanmıştır. Diğer iki faktörde önde gelen gibi görülmekte fakat anket kanıtlarının yetersizliğinden dolayı yer verilmemektedir.

Aile ilişkileri: Neredeyse bütün çalışmalarda, aile ilişkileri ve özel hayatlarımız ve onlara  yakın olanlar  mutluluğumuzu etkileyen faktörlerden daha önemli bir faktöre sahiptir.

Finansal durumumuz: Daha önce gördüğümüz gibi  bireysel parasal durumumuzun anlamlılığı – özellikle yoksulluk sınırında olduğumuzda – fakat bunun ötesinde de yakın aile ilişkilerinin kalitesi  uzun dönem mutsuzluğun kaynağı olarak ikinci sıradadır.

Toplum ve arkadaşlar: Lane gibi yazılarda daha önce gördüğümüz gibi, arkadaşlık üzerine güçlü bir vurgu oluşturmaktadır. Halbuki, oldukça açıktır ki, katıldığımız toplumların kalitesi kendimizi nasıl hissetiğimiz üzerinde güçlü bir etkiye sahiptir. Topluluklar ve gruplar halinde güven ve ait olma duygusunun  faaliyet  gösterdiği yerlerde yaşamıyorsak, mutlu olabilme yeteneğimizin üzerine etkilerini gösterir.

Sağlık: Yapılan çalışmalarda elde edilen sonuçlara göre insanların çoğunlukla mutluluğa önemli bir katkının sağlık olduğunu ön görmektedirler.

Kişisel özgürlük: Mutluluk politik, ekonomik, hukuki ve sosyal sistemlerin kalitesine bağlıdır. İnsanların istikrarlı ve huzurlu toplumlardaki konuşma özgürlüğü ve kendi çıkarlarını savunabildikleri (diğerlerine zarar vermedikleri) ve kurumların mutluluklarından sorumlu olduğuna dair bazı kanıtlar vardır.

Kişisel Değerler. Insanların mutululuğu onların ‘iç benlikleri’ ve hayat felsefelerine bağlıdır. “İnsanlar sahip olduklarını takdir edebiliyorlarsa, bu her neyse; Eğer kendi ruh hallerini eğitebilirlerse ve kendilerini başkaları ile mukayese  etmezlerse.” (kaynak: Infed)

“Modern toplum ortak menfaat çevresinde kendi üyelerinin gayretleri ile toplanan bir kavrama ümitsizce ihtiyaç gösterir. Burada doğru kavram; İstedigimiz genel mutluluğu artırmak ve  kendimizi sonsuza kadar buna adamaktır.

Benim Yorumum: Tabii ki, bu harika bir hedef. Fakat ilk olarak, mutluluğun sadece egomuzun üzerinde mümkün olduğu ve  bunu bastırarak olmayacağanı anlamamızın gerekliliğidir. Bu sebebten dolayı egomuzdan kurtulmanın bir metoduna ihtiyacımız vardır, Kabalanın metodu, ya da buna daha doğrusu, Işık, ihsan ve sevgi gücü denen bu yöntem ile uygulandığında ortaya çıkar.

Dürüst Hırsız

Bir kap sadece kendine ait olan materyali alabilir, o da haz için olan arzudur. Aksi takdirde yaratılış olmazdı. Ancak bu yaratılan, ihsan etmek için alma niyeti ile, Yaradan gibi ihsan etme davranışları da gerçekleştirmektedir, fakat bu ihsan etmeyi alma özelliğine sahip olan kabı vasıtasıyla gerçekleştirmektedir.

İster ihsan etme amacı ile almış olsun ya da tüm alma için arzusuna rağmen, kabının içine hiçbirşey almamış olsun, bu kendi ihsan etmesinin derecesi olarak adlandırılır.

Örnek olarak, altın ve gümüşten yapılmış çatal bıçak takımları olan bir eve bir kutlama amacı ile davet edilmiş olayım. Partiye gelince, ev sahibi bana şöyle demiş olsun: “Senin bir hırsız olduğunu biliyorum, fakat senden bu seferlik kendini tutmanı istiyorum. Bu akşam senin burada olmanı gerçekten çok istiyorum bu yüzden senden bir insan gibi davranmanı istiyorum. Şunu bilmelisin ki sana inanıyorum, lütfen kendini utandıracak hiçbirşey yapma.”

Eve varırım ve tüm gece boyunca tek bir kırıntı bile yiyemem, bir kaşık dondurmanın tadına bile bakamam ya da bir damla şarap bile içemem. Bunun nedeni eğer elime servis takımlarından bir parça alacak olsam onu yerine geri koyamayıp cebime koyacak olmaktan korkuyor olmamdır.

Bu yüzden tüm gece boyunca hiç bir şey yemem, hiç bir şey içmem, hiç bir şeye dokunmam ve herkesin arasında etrafta dolaşırım. Fakat, manevi dünyada olmak için bir çaba sarfederim ve bu çabam için bir ödülü hakederim. Bu, kendimizi durdurmak ve hiçbirşeye dokunmamak ile başlar.

Fakat bu çok zor bir iştir çünkü çok açtım ve susamıştım ve takımdan bir parça çalmak için yani almak için olan arzum ile kıvranıyordum. Bu benim için bu kadar çok değerli bir parçaydı. Tek bir çalınmış parça bile iyi geçirilecek tüm bir sene için yeterli olacaktı. Küçük bir parça maneviyat çalabilirsek, o zaman, bu fiziksel dünyada iyi bir halde varolmamızı mümkün kılacaktır…

Günlük Kabala Dersinin 4.kısmından, 23 Mart 2014, Baal HaSulam’ın Yazıları

1 Nisan 2014’de yayımlandı.

Sonsuzluğun 620 Durumu

Soru: Herkes kendini arkadaşının, diğerlerinin arzusunu yerine getirmek için kullanıyor ne demektir?

Cevap: Arkadaşımın arzusunu bilirsem ona bağlanabilirim. Onun alma arzusuna bağlanabilmemin başka bir yolu yoktur. Ne istediğini bilmem gerekir ki çaba sarfederek onu yerine getirebileyim.

Alma arzusundan başka hiçbirşey yoktur ve eğer sana bağlanmak istiyorsam, seni doldurmam gerekir ve senin de aynısını benim için yapman gerekir. Bu durumda hiç kimse maddesel seviyede kendini tamamlayamaz ancak herkes diğerini manevi seviyede doldurabilir.

Bunu gerçekleştirebilmek için, senin ne istiyor olduğunu bulmam gereklidir. Bu tablo şuna dönüşür; ben sana göre üst Partzuf’umdur ve sen de alt Partzuf  olursun. Arzularını senden alırım, onlarla birleşirim ve onları yukarı doğru yükseltirim; bu yüzden Yaradan ile senin aranda bir iletken haline gelirim. Bu şekilde seni hissetmiş olurum.

Herkes bunu diğeri için aynen gerçekleştirir. Milyarlarca Partzufim hayal ediniz, herbiri bir diğerinin içinde farklı anlayış seviyelerinde, herbiri bir diğerini doldurmayı istiyor.

Bu yüzden eksiklikler ve bunları doldurmalar, Sonsuzluk Dünyasına erişene dek, seviyeler zincirinde, birinden diğerine doğru gider. Bu nedenle, herkesin herkeste birleştiği ve tek bir arzuya bağlandığı, parçalanma (Adem’in ruhunun, 600.000 parçaya bölünmesi) öncesinde olduğu gibi, tek bir genel kap keşfederiz.

Ancak bu tek arzu oldukça karmaşıktır, çünkü bizlerin bağlanmasına izin vermeyen parçalanmayı, uzaklığı, egoyu içerir. Bu arzu karmaşıktır çünkü herkes herkeste birleşmiştir ve bu yüzden yoğunluğu ilk basit arzuya göre 620 kat büyümüştür.

Herkes bir diğerinin eksikliğini içine alır ve onu doldurmak ile ödüllendirilir, bu yüzden kendimizi de yoğunlaştırırız. Genel ruhun tüm parçalarına bağlanırsam en sonunda hepimiz için dua yükseltmem gerekir, sonrasında Sonsuzluk Işığı benden herkese yukarıdan aşağıya doğru geçer.

İşte bu hepimize olandır. Birbirimize bağlanır ve sonsuzluğa kadar büyürüz ve en sonunda inanılmaz büyük bir güce ulaşırız. Bunu 620 kez büyümek olarak adlandırırız, aslında bu bir sayıyı değil, niteliksel bir konsepti ifade etmektedir.

27 Mart 2014’de yayımlandı

Gören Bir Kalp

Soru: “Tanrı kalbinin gözlerini açacak” denir. “Kalbinin gözleri” ne demektir ve nasıl açılabilir?

Cevap: Kalbin gözlerini açmak, kalbin bilge olduğu ve anladığı anlamına gelir. Gözler Hohma‘nın, kalp Bina‘nın araçlarıdır. Bu araçlar Aba ve İma (anne ve baba) gibi, Hohma ve Bina gibi bağlandıklarında, kişi Hohma‘yı kalbinde hissetmeye başlar.

Kalbimiz alma arzusudur, tadını çıkarma arzusudur. İhsan niteliğini, Hasadim Işığı’nı edindiğinde, kalp düzeltilir. O zaman kalpte kıyafetlenmiş Hasadim Işığı’na göre bizi yöneten gizli realiteyi anlayabilirim. Daha sonra, kalbim bilge bir kalp olabilir, anlayan bir kalp, hisseden bir kalp.

Bu, zevke yönelik bedensel arzuyu hissetmek gibi değildir, gerçek realiteyi hissetmektir. Kalbin bilgeliğini edindim demektir. Arzunun düzeltilmesi demek kalbin Hasadim Işığı tarafından çalıştırılması ve sonra da Hasadim‘de kıyafetlenen Hohma tarafından. Sonrasında kalbin anladığı söyenebilir ve bu tür insanlar, arzularının ve Hasadim‘in düzeltilmesinden sonra bilge kalpli olarak anılırlar. Hasadim o kadar düzeltilir ki, Hohma ‘nın ışığını da alabilirler, ihsan etmek için alırlar, böylece kalp görmeye başlar.

Yayım tarihi: March 30th, 2014 at 10:08 am