Daily Archives: Ekim 8, 2013

Kırmızı Çizgi: Dikkat – İnsan Var!

Soru: Eğer insan temelde doğanın bir parçası ise o zaman doğayı tahrip edecek gücü nereden alabiliyor?

Cevap: Bizlerin hayvansal bedenimizin üzerinde “insan” olarak kabul edilen ek bir parçamız vardır. İnsan iyi de olabilir kötü de olabilir çünkü hayvan da olmayan özgür seçime sahiptir. Bu, doğanın üzerinde var olan insandır, egodur ve seçim hakkına sahip olduğunuz yer burasıdır.

Tüm yaratılış, mükemmellik içerisinde var olur: duran, bitkisel ve hayvansal – her şey, insan hariç. Her birimizin bir hayvansal kısmı vardır, beden ve bir “insan” kısmımız vardır ki bozuk olan tek parça budur. Bu, bedenin temel varlığının ötesine uzanan parçasıdır; bu parça bana doğayı kötüye kullandırtır ve hatta kendimi iyi hissetmem gerekirse eğer doğayı bile tahrip ederim.

Özgür seçimden yoksun olan bir hayvan doğayı tahrip edemez zira o kendi içgüdülerini takip ederek hareket eder. Bu yüzden, maddesel dünyamız sadece duran, bitkisel ve hayvansal düzlemlerde var olur ki bu konum mükemmellik ve dengededir. Fakat insan bu dünyanın üzerindedir.

Adamın hayvansal kısmı da aynı zamanda doğa ile ahenk içindedir. Problem, dünyayı tahrip etmeye başladığım bir derece olan “adamın içindeki insan’da” yatar. Gelişmemiş olduğumuz sürece doğaya fazla zarar vermedik zira bizler birbirimizin hayatta kalması için sade hayvanlar gibi yaşıyorduk. Fakat evrimin şimdiki seviyesine ulaştığımız böylesi büyük gücü aldığımız da problem hemen ortaya çıktı. Hatta Aristo bile bilimin dünyayı ve insanlığı tahrip edecek kötü insanlara ifşa olmayacağı konusunda uyardı.

Eğer onlar insan gücünü doğru bir şekilde kullanamazlarsa o zaman onlar hayvan seviyesinden dışarıya – kırmızı çizginin ötesine –  adım atmalarına izin verilmemelidir; onlar ancak insan gücünü doğru şekilde kullanmayı bilirlerse yapabileceklerdir. Bunu doğru bir şekilde kullanmak demek, Üst Olan’a, Yaradan’a denk hale gelerek kişinin kendi bilinç ve anlayışla çalışarak bu kırmızı alanı doğa ile eşitlemesidir. Diğer tüm parçalar gibi doğa ile aynı dengeyi edinmeliyiz ancak kendi çabalarımız vasıtasıyla zira birincil olarak bu denge eksikliğimiz vardır.

Burada ortaya çıkan hiçbir yerde özgür seçimimizin olmadığı bir doğaya sahibiz ve sadece ihtiyacımız olan onu doğru şekilde kullanmaktır. Doğamızın üzerindeki kısım Yaradan’la ilişkilidir ve insanın özgür seçiminin var olduğu yerdir fakat bu özgür seçimimiz ile ilgili olarak ne yapacağımız veya nasıl kullanacağımız hakkında hiçbir ipucu yoktur. Orada ihsan etmek için dengeye ulaşmalıyız.

Geçmişte, daha önceki Kabalistler maneviyatı “Talmud Eser Sefirot’a Giriş’te” belirtildiği gibi kendi bedenleri üzerine kısıtlamalar yaparak edindiler: “Ekmek ve tuz yiyeceksin, su içeceksin, yerde yatacaksın, ıstırap dolu bir hayat yaşayacaksın ve maneviyat için çaba harcayacaksın” o zaman maneviyata ulaşacaksın. İşin aslı, kişinin hayvansal, bitkisel ve duran seviyeleri ile ilişkili kısmı yalnızca temel gereklilikleriyle yaşadı, bir hayvan gibi ve bunların tepesinde kişi Yaradan’la nasıl benzer hale geleceğini düşünürken maneviyat çalıştı ve ilerledi.

Ancak 2000 yıl önce tüm doğayı sömürmeye, duran, bitkisel ve hayvansal kısımlara tüm bu “iç” halkaya zarar vermeye başladığımız bir konuma ulaştık. Böylece, işte bu yüzden Islah Eden Işık için böylesi bir ihtiyaca gelmiş bulunmaktayız. Kendimizi dönüştürebilmenin tek yolu budur.

Daha önceleri, Islah Eden Işık en üst basamakta çalıştı. Fakat şimdi doğanın tümünde işlemesi için çok daha büyük bir Işığa ihtiyacımız vardır zira doğanın içine nüfus ederek onu tamamıyla egoistik yaparak çok bozduk.

21.12.2010 Tarihli Günlük Kabala Dersinin 4. Bölümünden Baal HaSulam’ın Yazıları