Monthly Archives: Haziran 2013

Fırsatı Kaçırmayınız!

Soru: Niçin Sibirya önümüzdeki kongrenin yeri olarak şeçildi ?

Cevap: Sibirya çok ciddi bir alan, büyük bir toprak ve büyük miktarda da nüfusu var. Sibirya’daki bir çok insan bizi devamlı olarak dinleyip, bizimle irtibat içindedir. Onlara ulaşmamak, onlara saygı göstermemek mümkün değildir.

Ben ne kadar sıklıkla tekrar edileceğini bilmiyorum ama çok ilginç ve Sibirya’nın ortasını ziyaret etmek en azından bir kere gereklidir; benimle ve birbirleri ile tanışmaları için de bu kongre Sibirya’lılar için bir fırsattır.

Umarım bu kongre bizlere, dünyayı anlama ve algılama, ıslah metodu ve dünyayı ifşa etme metotları ile birlikte, çalışma yaptığımız her şey ile teorimizin tamamıyla yeni  gelişimi konusunda hız verir. Bence bu ileriye doğru büyük bir sıçrama olacaktır.

Kongreye katılma fırsatı olan herkesin oraya gelmesini çok umut ediyorum. Onların ne zaman gelebilme şansları olacağı bilinmiyor. Yani bunu çok ciddiye almanızı istiyorum ve herkese bu konuda bütün dikkatimi, ilgimi vermeye hazırım.

2.6.2013 tarihli sanal dersten

Kaçınılmaz Bir Yol

Baal HaSulam, ”Yaradan sevgisi ve yaratılmış olanların sevgisi”: ”Dostunu kendin gibi sev”den hemen sonra gelen seviye bütünleşmektir.

Diğerlerini sevme emri bizi Yaradan sevgisine getirir. Bu bütün fırsatları ile güvenli  ve gereken bir yol ve seviyelerdir. Bilmediğimizi söyleyip veya her birimiz gerekeni aldığı için hareket etmedik gibi değişik bahaneler ile bundan kaçmak  mümkün değildir.

”Dostunu kendin gibi sev” gibi ıslah, bütün diğer ıslahları da dahil eder ve en nefret edilendir; nitekim kendi tabiatımızın zıttı olup, bunu anlamak için başka bir seçeneğimiz yoktur, bu temeldir. Islah gereksinimini keşfetmediğimiz sürece bizler, bizi amaca götüren yola gelemeyiz.   

Soru: Üst Güce nasıl memnuniyet getiririz; diğerlerine iyi davranarak mı?  

Cevap: Esas itibarıyla, bu aynı şeydir. Tüm yaratılanların, bütün insanların ”Yaradan’ın oğulları” olduğunu düşününüz. Kaynaklarda bu söyleniyor. Yani şayet oğluna iyi davranırsan, Yaradan’a da memnuniyet  getirirsiniz.

Bir  keresinde Yaradan, Yunus peygambere büyük Ninova (Nineveh) şehrini 250.000 yaşayanı ile birlikte, günahlarına rağmen kuşatamayacağını söylemişti. Burada verilen mesaj açık : ”Şayet onlara sevgi gösterir ve korursan, bana memnuniyet getirirsin.”

Yaradan’ın bizden memnuniyet alması için kabı (kli) yoktur. Bunun için, aramızda yayılan bütün hakikat, her birimizin ve Yaradan’ın arasındadır. Nitekim bu hakikatta ise, diğer insanlar önce gelir.

Islah için gereken metodun dağıtımı ve dünya konusunda endişeli olmak, uygulamamız gereken en değerli hareketler olup, bizler buna odaklanmalıyız. Tabii ki, bizler  dünya ile kendimizi nasıl ilişkilendirebileceğimizi bilmek için öncelikle kendimizi ıslah etmeliyiz.

Bunun hesabı şöyledir: ”Ben Yaradan’a memnuniyet getirmek için her şeyi yaparım. Ben bunu dünya hakkında endişe duymak,  insanlar konusunda endişe duymak şeklinde ifade ederim. Doğadaki durağan (cansız), bitkisel ve hayvansal seviyeler de kendi ıslahlarına bağlı kalacaklardır. İnsanlar ile ilgilenebilmek için, benim de kendimi ıslah etmem gerekir; yani benim de kendimi düzelterek bu ıslaha başlamam gerekir.”

2.6.2013 tarihli Kabala dersinin 4. bölümünden, Baal HaSulam’ın yazıları     

Yeni Yüzyılın Liderleri

Soru: Karizmatik bir lider her zaman gidilecek yönü gösterir ve insanları teşvik eder. Kural olarak, oldukça otoriter ve bazı durumlarda ise zalim bile olabilir. Bu eğilim 21. yüzyıl liderlerinde de belli olacak mı, yoksa insan evrimi ile birlikte onların da özellikleri değişecek midir?

Cevap: Liderler bizim odaklandığımız yeni örneğe göre, gereken bütün insani ve insan üstü özellikler ile ilgili her şeyi kullanacaklardır. Fakat onların değişmesi gerekir. Onlar eğitmen olacaklardır; nitekim insanlığın yeniden eğitilmesi gerekir ve  bu bizim zamanımızdaki en temel problemdir. Herşeyden önce, işşizler  topluluğu  açık üniversitelere, okullara yerleştirilip, televizyon programları  ve burslar  vs. ile  geliştirmenin sağlanmasıyla birlikte yeniden organize olmayı talep edecektir.

İnsan yaşamı sıkı bir program ile karşı karşıya kalacaktır. İnsanların içinde ihtiyaç  algısının yükselmesi ile birlikte onlar tüm yaşamları boyunca kişisel geliştirme seviyesinde ilerleme sağlayarak, bu konular ile ilgilenmeye odaklanacaklardır: halk, ulusal ve global kesim ve herkesin de buna katkı sağlaması gerekecektir.

Herkesin kendisine has sorumlulukları olacak, kendi bencilliğini diğerleri ile işbirliğine dönüştürerek, global paylaşım içindeki bütünsel topluma doğru değişecektir. ”Bedeni dışındaki” farklı bir varoluşu, hayvansal bedenimle ilgilenmeden yaşama ve ”içimdeki insanoğlu” ile meşgul olma  hissiyatını başarması gerekecektir. Bu husus çok ciddi olup, yüce liderleri yani insan psikolojini anlayan ve  özellikle insanları yeni seviyeye yetiştirme amacında olan lider  eğitmenleri gerektirir.

Kab TV, 18.3.2013  ”Zaman İçinden”

Kalbim Kilitli, Ancak Kalbimin Kapısını Çalan Biri Var

Soru: Kişinin algıladığı dünyevi realite, manevi realiteye ne zaman dönüşür?

Cevap: Kişi, başkalarına kendisine davrandığı gibi davrandığında, aralarındaki mesafe silindiğinde dönüşür.

Aslına bakarsan, ihsan etme niteliğini edindiğimiz bile söylenemez; bu geçiş, bu şekilde betimlenmiştir sadece. Aslında yeni nitelikler edinmemiz mümkün değil. Özümüz, tıpkı bir bilgisayarın donanımı gibi, değişmez ve aynı şekilde kalır.

Olay, tamamen başkalarını ne kadar “içime alabildiğime”, onları sanki benmişim gibi görebildiğime bağlıdır. Çalışmamı, büyüyen egoizmimin üstünde yaparım. Aksi takdirde, aramızda doğal bir yakınlık olurdu sadece; tıpkı, ortak çıkarları olan veya birbirlerine duydukları bağımlılıktan dolayı yakınlıklarını sürdüren sevgililer veya çiftler gibi olurdum. Bu sebepten dolayı, egonun direnci büyümelidir ve ben, büyüyen egonun üstünde diğerlerini kendime yakınlaştırmalıyım. Bunu, ta ki bu diğer kişileri “kendine yapılmasını istemediğin şeyi başkalarına yapma” ve “dostunu kendin gibi sev” prensipleri doğrultusunda kendim gibi algılayana kadar sürdürmeliyim.

Yani, aslında kendi dışıma çıktığım söylenemez; daha ziyade, benim dışımdaymış gibi görünen bir diğer kişinin niteliklerini “yutarım”… ve bunu başardığımda, tüm dünya benim olur.

Soru: Ancak şöyle bir sorun var: On kişilik gruba baktığımda, kimseyi “yutmak” istemiyorum ki…

Cevap: Bu istek zamanla gelecek; dostlarının sana en yakın insanlar olduğunu, sana başka hiçbir kimsenin onlar kadar yakın olmadığını hissedeceksin. Akrabaların, hatta ailen bile sana dostlarından daha uzak görünecek. Sonuçta aile, bedenine daha yakındır; dostlar ise, ruhuna daha yakındır. Aile, sadık kalmamız gereken bir sözleşme gibidir; ancak dostlar arasındaki karşılıklı sorumluluk, son derece dinamik bir yapıya sahiptir, sürekli olarak değişir ve hiç durmadan sana yakınlaşır.

Tekrar ediyorum: Nihayetinde, sen kendi dışına çıkmayacaksın; tüm dostlarının içine girmesine izin vereceksin.

Soru: Peki bu süreci nasıl hızlandırabilirim? Şu anki tutumum sürekli bana geri dönüyor; her seferinde tokat üstüne tokat yiyorum…

Cevap: Doğru söylüyorsun. Gelecek kapına vuruyor, ancak sen kapıyı açmıyorsun ve bu durum, sana sıkıntı olara geri dönüyor. Kapıyı, kapı henüz çalınmadan açmalısın; aksi takdirde geç kalmış olursun.

“Şarkıların Şarkısı”nda şöyle der: “Sevgilim, kapını aç bana.” Ancak sevgili, dışarıdaki sevgilisini karşılamaya hazır değildir; onu karşılamak istemez ve kapısını açmaz… kapısı kilitlidir. Ancak yine de kalkıp kapıyı açtığında, sevgilisinin çoktan gitmiş olduğunu görür; sevgilisi gizlenmiştir: “Onu aradım, ancak onu bulamadım; ona seslendim, ancak bana yanıt vermedi.”

Dostlarınla beraber Yaradan’a açacağın kapıyı, kapı henüz çalınmadan önce açmalısın.

6/03/13 tarihli Günlük Kabala Dersi, Bölüm 4, Baal HaSulam’ın Yazıları

Şavaşmak Yerine Hassasiyet

Bizler birleşmek için ve birbirimize kişisel sevgimizi aşabilmek konusunda yardım etmek için bir araya geliriz. Herkesin kendi bencilliğini iptal etmek konusunda düşünmesi, kendi menfaati yerine mümkünse dostunu sevmek konusunda çabalaması  gerekir. Başka bir deyişle, bütün kongre esnasında, bu andan itibaren, bizlerin kendimiz üzerine yükselerek, bencilliğimizden çıkmayı düşünmeliyiz. Bu yeni  bir özelliği, ihsan etme özelliğine erişme ihtiyacı ve arzusunu hissetmek için tek yöntemdir.

Bizler gibi egoistler bağ kurdukları zaman ve ben diğerlerine baktığımda, benim bencilliğimin çok bilgece olduğu fark ederim. Bunun dışına çıkabilmeme uygun, yardımcı olacak şekilde yapılmıştır. Gerçekte benim kişisel yaşamımdaki hiçbir şey maneviyata tesir etmez. Kendi tabiatıma doğru oluşan doğru davranış ile ben, bunun içindeki özellikleri ifşa ederek, bunun bana manevi dünyayı edinmemde yardımcı olmasını sağlarım.

Diğerlerini reddeden hissiyatım bana manevi özelliklerden ne kadar uzakta olduğumu göstermek için verilmiştir. Buna ek olarak, benim içimde kıskançlık vardır. Ben diğerlerinin nasıl bağ kurduğunu ve her birinin kendini nasıl aştığını, diğerleri ile nasıl yakınlaştığını gördüğüm zaman, onları kıskanırım. Kıskançlık büyük, bencil bir kuvvettir. Fakat benim yararıma çalışmaya başlar ve bencilliğim üzerine yükselmem konusunda bana yardımcı olur.

Hırs da- diğerlerinden daha yüksek ve daha başarılı olma arzum-benim yararıma uygun şekilde çalışır. Ben diğerlerinin başarılarını görür ve utanç duyarım. Onlarda olanın bende de olmasını ister, arkada kalmak istemem ama onları geçerim. Bencilliğimizden kendimizi kurtaracak şekilde kullanamayacağımız tek bir özelliğin bile olmadığı ortaya çıkar. Bu  içsel çalışmaya ”ona karşı yardım” denir.

Bu çalışmayı dostlarımız ile birlikte araştırmamız gerekir. Fakat gerçekte yaşamımızda savaşmamız gereken bir şeyin olmadığını keşfederiz. Bazı şeyleri aşmak, doğru yöne doğru odaklanma konusunda her anı hassas olabilmek için harcamak anlamına gelir. Daha sonra bütün doğal özelliklerimizin,  amaca erişmek için dolaylı veya dolaysız şekilde nasıl bize yardım ettiğini görürüz.

Meyillerimizin herhangi birisi için savaşmaya gerek yoktur. Bunun yerine bizim, doğanın bizimle nasıl oynadığına dair çalışma yapmamız gerekir. Dürtülerimizi bilgece kullanabilirsek eğer, manevi dünyanın içini yarıp geçmemiz mümkün olur.

10.5.2013 tarihli, Buluşmanın Önemi konusundaki bir konuşmadan