Gelecekten Parlama

İntegral Eğitim, 8. Konuşma

15 Aralık, 2012

Gelecekten Parlama

Soru: İntegral eğitimdeki kurslarda her bir faaliyetin kişinin önüne bir hedef olarak, tüm bütün bir resmin kurulumu ile başlaması gerektiği söylenir. Çok muhtemel ki bir psikoloji kursu da farklı değil. Kesin olarak böyle bir hareket ile mi başlamalıyız? Bunu yapmak için en iyi yol nedir?     

Cevap: Bunun bir tavsiye değil fakat temel bir gereklilik olduğunu vurgulamak önemli. Kişi daima bir hedefe gidiyor olmalı ve onun üstünde odaklanmış olarak kalmalı. Böylece belli oyunlardaki veya tartışmalardaki her anı, ifadesi veya yaklaşımı, her şey aynı hedefe yönlenmiş olur.

O durumda doğru biçimde buna doğru yönlecektir ve bunun için güçlü bir arzu geliştirecektir. Her şeyin bunun başarılmasına odaklanması zorunluluğunu görür. Bu bir boyut.

Diğer taraftan orada içinde birbirimizle bağlantıda olacağımız bir doğada birleşik bir saha mevcut olduğundan, kendimiz için belli bir hedefi oluştururuz ve kavramsal olarak geleceğimizi hayal ederiz. Bu, kendimizi bu geleceğin cazip güçlerinin üstüne doğru teşvik etmek, bunun bizi ileri doğru sürmesine zorlamak gibidir. Bizim esinlendiğimiz ve bizi harekete geçiren hedeften kök salmak gibi.

Bu tümüyle psikolojik bir fenomendir. Genelde bunu konuşmanın mümkün olmadığını fark ediyoruz. Muhtemelen kendi geleceğe dair kanaatimiz bu gerçek imajı karşılamadığından: ilerleme sürecimizde biz dereceli olarak değişiriz ve sonuç olarak geleceğe dair vizyonumuz da değişir.

Benzer biçimde bir çocuğa deriz ki. “Büyüyeceksin ve bunu veya şunu olacaksın, sadece çalışmaya devam et. Göreceksin bu olacak”. O gün gün be büyür ve hayal ettiği şeyin büyük bir kamyonun şoförü olmak olduğunu anlamaya başlar. Şu durumda farklı hedefler arzu ediliyor gibi görünmektedir. Biz geleceğin belli imajlarını onun için boyarız. Böylece farklı ve yüksek hedeflere doğru gelişir.

Benzer olarak bir çocuk gibi büyütmemiz, bu resmi sabit biçimde hayal etmemiz gerekir böylece bize ileri doğru işaret eder. O durumda doğanın negatif güçleri ile krizlerle arkadan itilmezdik, ancak aksine pozitif güçlerle ileri doğru sürülürdük. Bunu yapmakla yolu kısaltırdık. Bu bizim için memnuniyet verici olurdu.

Çevremiz ile desteklenmiş, kitle iletişim vb. unsurlarla toplumun gözünde yükseltilmiş parlak ve iyi bir geleceğe sahip olma gereğimizin sebebi budur. O durumda kişi muazzam bir güç ve esinlenme elde edecektir. Bu esnada toplum bu hedefe yönlenmiş her bir kişiyi cesaretlendirecektir.

Akıntıda gibi yaşayan bir kişiyi çekip çıkartacak ve onu taşıyacak ve böylece akıntı boyunca yüzmekten memnun kalacağı geniş tabanlı bir psikolojik vakıf oluşturmak zorundayız.

Soru: İntegral psikoloji üstüne bir ders verirken açıklanan her bir normu birleşimin bir unsuru olarak taktim etmeli miyim?      

Cevap: Evet, hedefe doğru hareket, yolun her bir parçasında sizin dereceli biçimde başardığınızı, buna yaklaştığınızı var sayar. Eğer hedef bazı vasıfların belli bir birikimini temsil ederse o durumda buna doğru her bir durak bu vasıfların hakimiyetini var sayar ve bunu kontrol etmeniz gerekir. Bir analiz yapmanız ve gözlemeniz gerek: buna doğru hareket ettim mi. Yoksa aniden başka bir yere mi saptım.

Yan tarafa doğru bir sapma çok tehlikelidir. Çok başlarda bunu fark etmez iseniz bu küçük sapma büyük bir gerilemeye doğru büyücektir. Ve siz asla hedefe ulaşamazsınız çünkü sapmaya devam edecektir.

Birleşik Bir Takım

Soru: Her grup dinamiği farklı kademeler boyunca gider. İlk zorunlu kademe güvenlik aşamasıdır. Kişi başlamadan önce hiç kimsenin onu incitmeyeceği ve onları hor görmeyeceği güvenli bir yerde olduğunu  hissetmesi gerekir.

Daha önemlisi bu alan karşılıklı garanti olarak bilinen vasfı içermelidir.

Keşif görevine giderken ve herkes diğerinin daima arkasını kollayacağını düşünürken, hedefe ulaşmak için örneğin iyi bir taarruz timindeki veya ordudaki gibi herkesin desteğine ihtiyaç vardır. İleri doğru yüklenirsiniz çünkü ben duygusu görünmez olur ve yerine biz duygusu vardır. Bu duygu öyle güçlüdür ki yaşayın veya ölün fark etmez. Önemli olan şey ortak ideali yerine getirmektir.

İnsanlar paylaşılan bir fikrin bütünlüğüne geldikleri zaman bireysel ilgilerini kaybederler. Ortak, kolektif olan onları ortak fikri inşa etmek yoluyla etkilemeye başladığı zaman kişisel olarak ne tür bir forma dönüşeceğini çok fazla önemsemezler.

Eğer böylesi bir birleşik toplum fikrine ulaşırsak, kişi “Adem” denilen bir dereceye doğru kesin olarak yükselir. Bu, bizim önümüzde her zaman duracak bir hedefe sahip olma zorunluluğumuzdur. Bu bizim için gerekli – birlikte çalıştığımız kişi ve grup için değil fakat bizim için. Aksi taktirde bu hedefe doğru çaba göstermeye başlamayız. O durumda doğa/yaratılış çok acımasız olacak, muazzam acılar yoluyla bizi buna doğru kendi zorlayıcı güçleri ile itecek.

Acımasız, Acımasız Dünya

Soru: İnsanları integral eğitim için bir grup haline getirdiğimizi var sayalım. Ve belli aşamalardan geçmek zorundalar: birbirlerini tanımak ve güvenli hissetmeye başlamaya. Rusya’da bu aşamada insanlar birbirlerine güvenmediğinden dolayı eğitim için ayrılan sürenin yarısını alır. Çevrenin kişi üstündeki negatif etkisi üstüne muazzam bir tecrübeye sahipler. Kişiyi rahatlatmak, kimsenin ona zarar vermeyi düşünmediğine inandırmak zaman alır. Bu süreyi nasıl kullanmak lazım?    

Cevap: Acımasız, zorba bir dünyanın içine dönmek zorunda olan insanlarla çalışmak çok zor. Grup içinde biraz rahatlıyorlar fakat onlar için bu onların bir hap alıp bir süre için rahatlamalarına izin veren bir oyun gibi. Ve sonrasında acımasız bir dünyaya geri döndüklerinde her şey kayboluyor.

Gruba sadece rahatlamak için geldiklerini fark ediyorlar farklı olmak için değil. Kendilerinin farklı olmalarına izin vermiyorlar, çünkü o durumda bu dünyaya karşı savunmasız kalacaklar; kurtların ve tilkilerin ortasındaki küçük tedirgin tavşanlar gibi bu işten zararlı çıkacaklar. Dolayısıyla bu büyük bir sorun.

Grup kendi mikro iklimini yaratmalı ve kişiyi bu çatının içinde tutacak kadar güçlü olmalıdır. Kişi evde veya işte telefonla, mesajlarla vb. bu desteği hissetmeli. İnsanlar devamlı müşterek garanti hali içinde kalmalı, diğerine destek olmalı ve kendilerini küçük bir toplum için traşladığımızda görülen mikro iklimi gözetmeli.

Gerçekte bu toplum suni olabilir. Fark ne? Bunun içinde iyi hissediyoruz. Belli bir duygu, psikolojik bir sığınak.

Rusya’dan anladığım kadarıyla ben her şeyin çok çabuk biçimde değiştirilebileceğine inanıyorum. Çünkü insanlar buna içsel olarak hazır. Sosyal sınıflar içinde bölünmediler. Suni biçimde bölündüler. Onların sosyalist geçmişleri, özgürlük ve eşitlik en azından gündemlerinde iken bunun gücü ve beyanı hala onların içinde bulabilir.

Böylece eğer kitle iletişim ve özellikle kültür denilen, bundan yüzeye çıkan korkunç içsel olumsuzluğu ortadan kaldırmak mümkün olsaydı, o durumda bence bu kolay biçimde başarılabilirdi.

İnsanlar tümüyle farklı, memnuniyetle kucakladıkları bir şeyi, böylesi negatif bir potansiyeli biriktirdiler.

Birimiz Hepimiz İçin Hepimiz Birimiz İçin!

Soru: Karşılıklı sorumluluk kavramını biraz açabilir misiniz? Bununla neyi kastediyorsunuz?   

Cevap: Evrenin yaratılışının amacı bunu beşeri bir dengeye getirmektir. Her bir alt sistemin gelişiminin son noktası tüm bir sistemi dengelemektir. Cansız, bitki ve havyan doğasını takip eder: tüm bu seviyeler eşitliğe doğru çaba sarf eder.   

Rüzgar neden esiyor ? Bir yerdeki basınç bir başka yerdekinden yüksek. Her dengesiz fiziksel parametre dengeye gelmek için, karşılıklı bağlantı ve geçirimlilik için büyük çaba harcar. Bütün doğanın tüm seviyeleri bir diğeri ile desteklenir: bitkiler, mineraller, hayvanlar vb.; bunların hepsi sürekli karşılıklı bir sirkülasyon içerisinde var olur.

 “Adem” veya “İnsan” (bütünüyle bütünleşik yapı) ismi verilen yaratılışın son seviyesi, kendinden önceki bütün aşamaları kendine dahil etme ihtiyacı içindedir. Kişi anlayış, idrak ve bu resmin üzerinde çalışma ile buna erişmek zorundadır.

Herşeyin birbirine bağlı olduğu bütünleşik sistemleri çalışmalıyız: başta, sonda, ortada ve merkezde. Bir şeyi tanımlayan tek bir şey yok. Fakat herkes ve herşey bütün her şeyi tanımlar. Bu holografik bir resim gibi ve evrenimiz, kendimiz dahil parçalarının herbiri bu prensibe göre düzenlenir.

Bu, neden son halin herkesin herkesden sorumlu olduğu gerçeği ile karekterize edilişinin sebebidir. “Birimiz hepimiz için hepimiz birimiz için!” Ve bu bütün insanlığa uygulanır.

Bu resim sanki günümüzün dünyasına tümüyle karşı bir fantazi gibi görünür. Bu yöndeki arzumuz veya sebep aslında işlevsel değildir. Fakat yaratılış bizi buna zorlayacaktır. Günümüzden başlayarak ileri doğru giden, denge eksikliğinden, birbirimizle yanlış iletişimler, bağlantılardan kaynaklanan ve kesin biçimde bir krizin içine doğru gidiyoruz.

Böylece küçük bir grupla başlayarak, geleceğin vizyonuyla, kendimizden önce bu koşulu kesin biçimde oluşturmak zorundayız.  Bu sisteme ne ad verdiğimizi umursamadan adı “komünizm” bile olsa özetle bu yaratılışla en duyarlı yapıdır. Ve buna denge haline gelindiği zaman erişilecektir.

Şimdi bir soru ortaya çıkıyor: “Bunu insanlara nasıl sunarsınız? Karşılıklı garanti ne anlama geliyor?”

Şimdi bile bunu bir birlik olamamış, integral bir terbiye ve eğitim yoksunluğunun onların içinde bulundukları durumu doğru biçimde anlamalarına izin vermeyen Avrupa Birliği örneğinde görüyoruz. Sürekli devirsel, dönüşümsel olanın yerine doğrusal –lineer- olanı, egoizmi seçerler.

Bu uzun bir dağılma süreci olacaktır. Belki bir dünya savaşı bile. Veya belki acı çekmenin sonucu olarak dereceli biçimde doğru karara geleceğiz. Çünkü tümüyle birleşik bir yapının gerekliliği hakkında konuşan insanlar var.

Fakat 27 ülkenin tüm bir birlikteliği sağlanabilir mi? Eğer onları 10 ülke ile bile sınırlandırırsanız bu hala bütün parametreleri ile muazzam bir ayrılıktır. Bu yüzden eğitim gereklidir.

Bunun temeli ve umulan hedef olan eğitim, bir başkasından sorumlu olduğumuz veya ihsan ettiğimiz zaman ve toplumumuzu kesin olarak bu yönde inşa ettiğimiz zaman, bütünleşik karşılıklı bir etkileşim ve evrensel bir garanti için aradığımız şey olur.

Bu şekilde bazı sosyal karışıklıklarda ortaya çıkan her sorunu etkisizleştirebiliriz. Şu kesin ki, bu ideal bir resimdir. Bu yüzden buna kademeli biçimde gelmeliyiz.

Ölüm Seviyesinin Üstünde

İntegral eğitim kişiyi modern toplumu temsil eden şeylerinden soyar. Kalan şey sadece onların normal, huzurlu ve normal mevcudiyetidir  (Ki buna hayvansı seviye deriz. Fakat fiziksel bedenimizin var olduğu bu seviyeye dair bir küçümseme olmaksızın). Bu noktada kişi tüm kaynaklarını, evrensel karşılıklı garanti derecesi yükseliş ve bütünlük olan, en üst derece olan “Ademi” kazanabilmek için vakfeder. Bu, kesin biçimde varlığımızın bir üst seviyesini açığa çıkartacağımız bütünlüğümüzdedir: sonsuzluk ve mükemmelliğin edinimi.

Ve bu hayvansal seviyemizden uzaklaşmak ve yaratılışın mekanizmasının, dinamiğinin ve buna, bu tüm sürece baştan sona nüfuz eden kuvvetlerinin tüm bir resmine ulaşmakla mümkündür. Kişi bağlantı kurar ve kendini bu süreçle özdeşleştirir ve artık o seviyede yaşar. Bu, kendilerini kendi bedenlerinden ayırmaları (bu hali henüz hayal edemiyoruz) gibidir ve kendilerini erişilen ortak bütünlükle birleştirirler ve bedenleri ölse bile ölümü hissetmeyecekleri böylesi bir kapsam içinde var olurlar. Bu çok sevilen, yanıbaşında yaşayan bir evcil hayvanın ölmesi gibidir. Bu şekilde kendi özünden bir şey kaybeder gibi hissetmez. –bencillik anlamında değildir-

Bedenimiz sadece arzularımızın ve kendi nosyonumuzun toplamı olduğundan, eğer bunu kendimizle birleştirmezsek bu, bundan kopuk olarak yaşamamız gibidir. Bu psikolojik bir sorundur da, fakat integral eğitim ile üstesinden gelinebilir.

Bunu şişelemeye dair sürekli teşebbüslere rağmen insan varlığına hükmeden ölüm gerçeğinden dolayı öğrencilerimizi buna doğru kademeli biçimde yönlendirmeliyiz.

Kendimizden önce, oluşturduğumuz her durumda bilinç altına bazı unsurları dahil ederiz ve o hedefe doğru yönlendiriliriz. Aldığımız her karar: çocuklara sahip olmak, bir aile kurmak, toplum gözündeki belli bir yolu görünür hale getirir ve devamında herşey, bu şekilde devam ettiğimizden dolayı kendimizin dışındaki bir şeyin içine doğru kendi dahil oluşumuzun halini ön görülür hale getirir.

Uyum Tümüyle Kötü Bir Şey Değil

Soru: Materyalistik psikoloji, kişi çoğunluğun fikrine teslim olduğu zaman psikolojik uyum kavramını tartışır. Psikologlar açısından uyumsuzluk kötü iken uyum kötü bir şeydir. Peki  bütünlük perspektifinden uyum pozitif bir şey mi?     

Cevap: İlk olarak kişinin topluma itaati ve onların kuşatıcı çevresi doğanın bir kanunudur. Diğer bir deyişle gerçek yok veya yanlışlık yok, iyi veya şeytan yok. Sadece çevrenin direktifleri var ve onlara tabiyet. Onların içinde var olma. Çevrenin beyan ettiği şey iyi veya şeytandır, doğru veya yanlış. Bunu böyle kabul ederim.      

Kendimizi tuzlu lezzetlerin tatlı olduğuna ikna edebiliriz, sorun yok! Eğer çevre tuzluyu bize tatlı olarak dikte etmeye başlarsa sonunda tuzluyu tatlı diye tüketmeye başlarım. Bu, bizim içsel psikolojik parametrelerimizi tümüyle değiştiğimiz bir kapsama doğru dönüştür.

Bunun iyi veya kötü olup olmadığını söyleyemeyiz. Sadece bir gerçeği ortaya koyuyoruz. Bütün bundan sonra gerçekten serbest düşüşün hızı veya diğer fiziksel parametreler hakkında kötü bir şey söyleyebilir miyim? Bu mevcut olan şeydir. Bunu uyguladığımız yol ise bir başka hikaye. Fakat bunun kötü olduğunu ve bu yüzden değişmemiz ve kişiyi çarpıtmamız gerektiğini söylemek; bu gerçekten kötü. Konumuz benzerliğimizi, uyumumuzu ve bununla ahengimizi sağlama amaçlı yaratılışın kanunlarını doğru biçimde uygulamak.

Soru: Uyum gibi sosyo-psikolojik bir kural bize bütünleşme yolunda yardım eden büyük bir artı mıdır?

Cevap: Kişiyi evrenin kuşatıcı etkisiyle kesin biçimde değiştirebiliriz. Kitle iletişim, toplum ve eğitim, bütün bunlar kuşatıcı çevreyi inşa edecektir. Biz seçici biçimde kişiyi dışarıdan onu dönüştürmek için etkileriz. Bu kişi üstündeki etkimizin tek aracıdır.

Boğulmaktan Kim Kurtaracak?

Soru: 1960’ların ortalarında Paris’de bir olay vardı. Bir kişi bir havuzda 150 kişinin önünde boğuldu çünkü kimse onu kurtarmaya gelmedi. Oradaki sadece tek bir kişi bile onu kurtarabilirdi. Fakat sorumluluk 150 kişi arasında sulandırılmış gibiydi. Böylece kanun; orada çok kişi var, onların her biri kişisel olarak en az sorumluluğa sahip diyor. Bütünleşik (integral) bir kuralı nasıl oluşturabiliriz?         

Cevap: Karşılıklı garanti ne anlama geliyor ? Ben herkesden sorumluyum. Genel ve özel onların gücünde ve etkisinde eşittir. Bu, küresel garantinin kuralının vurgulandığı şeydir. Eğer integral sistemin son aşamasında isem (ve bunu herhangi bir açıklama için başlangıç noktası olarak alırsak) küçük bir parça bile eksik olsa –ben, sen veya o- bu işlevsel olmayacaktır. %100 kapasite ile işletilemiyecektir. %99 veya %50 ile bozulacak ancak sadece %100 ile –tamam olacak-, çünkü integral bir sistem kesinlikle herkesin katılımını ifade eder.

Neticede kural birin bütüne eşit olması gibidir. Bir herkes için önemlidir. Bunun yerinden oynatmadığı, dahil etmemeyi seçtiği kimse yoktur.

İntegral eğitimde basit bir örnek sunarız: biz (insanlığın tümü) büyük bir gemideyiz. Eğer botun altında bir delik açarsak, kendi altımızda bir delik açarsak herkes boğulur. Diyebilirim ki: “üzgünüm arkadaşlar bu benim kişisel meselem. Boğulmak istiyorum. Veya banyo yapmak istiyorum. Seninle yapılabilecek bir şey yok. Hangi hakla benim bölgeme girme hakkına sahipsin ve bana ihtar verme veya bana emretme?”

Eğer yaratılış kanunu çerçevesi içinde var olursak, aynı gemide, Nuh’un gemisi gibi. Eğer bir kişi orada bir delik açarsa hepimiz boğulacağız.

Bu yüzden bunu sorumluluğun her bir kişi arasında dağıtılamayacağını takip eder. Bu, her kişi için başka her herkes gibi aynı sorumluluktur. Havuzun etrafında duran ve birinin boğulduğunu gören her kişi eğer bir şey yapmaz ise o durumda kimsenin kalmayacağını hayal etmelidir. Ve o durumda herkes suya atlamayı düşünürdü.

İntegral Sistemin Eşsizliği

Soru: Karşılıklı garanti kuralı ile karşılaştığım zaman ve bunu hareket halinde gördüğüm de, diğerlerini izlemeye başlarım botta bir delik açıp açmayacaklarını takip ederim ve onların bunu yapmamalarını tümüyle egoistik biçimde işaret ederim.

Cevap: Doğru ve özgecil bir davranışla farklı hareket ederim. Kendime derim ki: “onlar bir ideal, ben onlardan kesinlikle emin olmalıyım. Ben önce kendimi gözlemek zorundayım böylece onları da doğru biçimde tamamlarım.

Eğer integral bir şema içinde doğru biçimde davranırsam, bütün şema doğru olacaktır. Bu herkesin birbirinden sorumlu olduğu aynı kuralın ters bir imasıdır.  Eğer integral bir sistem içinde var olurken doğru biçimde davranırsam, bütün bir integral sistemi bunun gibi yapmaya mecbur kılarım. Eğer birisi kuralı bozarsa tüm sistem başarısız olur.

Mühendislik çeşitli sistemlerin örneklerine sahiptir. İntegral onlar arasında. Bütün çalışan sistemlerinin birbiriyle impulslarla bağlantılı olduğu başı ve sonu ile kesin biçimde tanımlanmış sürekli bir sistem var. Ve o durumda aldığı sinyallerle canlanan ve böylece sakinleşen, bir denge haline gelen ve bir soruna karşı bir çözüm sunan bir sistem var. Buna integral analog sistem denir.

Böyle sistemlerde bir çalkalanma ve doğal biçimde –ardından-, bir dengelenme, bir sakinleşme meydan gelir. Herşey sakinleşene ve ortak bir paydaya, sonuca gelene kadar herhangi bir sonuç göremezsiniz.

Öncelikle bir sinyal verdiğiniz zaman, siz, tedirgin edici bir hale egoistik bir çevreyi çağırırsınız. O durumda doğrulama vuku bulur: kademeli biçimde, sistemin tüm parçaları arasında bir denge elde edilir; sistem sakinleşir. Ve böylece kökünden kaynaklanan potansiyeli ölçersiniz. Eğer insan toplumundan konuşuyorsak o durumda elde edilen sonuç herkes tarafından düzgün, eşit ve nazikçe kabul edilebilir; herkes bu her hali yukarı doğru kaldırmaya çabalar. Çünkü bu herkes için en iyi olandır.

Hetorejon Bir Piramit

Soru: Bir kişinin garanti ve başka herşeyi aldığı kişisel ıslahının integral metodolojiyle uyumlu olduğunu varsaymak doğrulanabilir mi?

Cevap: Şöyle bir toplum gerekliliğini anlayabilen insanlar var:   

  • Acı çekmenin iyi bir şeye doğru gitmediğini acı yoluyla öğrenmiş insanlar var.
  • Yaratılışa doğa bilimleri yoluyla erişenler, bunun yaratılışın nihai hedefi olduğunu uygulamada çalışan ve görenler var.

Farklı insanlar var, böylece tüm insanlık bir piramide bölünebilir. Piramidin en üstünde net biçimde anlayan, hisseden ve bunu içsel bir gereklilik olarak algılayanlar var. Bu insanlar bu yolla var olur. Onlara idealist diyebiliriz. Onlar yaratılışın yönündedirler, bunun için hazırdırlar.

Bu noktaya bilimsel bir yoldan gelmiş olanlar var. İçinde var olduğumuz ve bunun bir sonucu olduğumuz, yaratılış tarafından bize verilmiş bir gerçeklikte olduğu gibi bununla aynı fikirdeler.

Gelecekteki sonucu öngörebilen insanlar var. Bunu sevmemelerine ve bunun içindeki cazibeyi görmemelerine rağmen, aksi bir durumda mutluluğa zorlanmak olarak isimlendirilen acı yoluyla buna doğru sürüleceğimizi anlıyorlar.

Ve o durumda bizim dünyamızda çok sayıda acı çeken insan var. Onlar muazzam sayıdalar. Var olma savaşı veriyorlar ve aşağı bir seviyede yaşıyorlar. İş ve kaygılarından başka hiçbir şeye sahip değiller. Ve hayatlarını bu şekilde çekiyorlar. Onlara bunu nasıl yavaş yavaş götüreceklerine dair açıklama yapmak yeterlidir. Böylece kendileri hakkındaki bütün kaygılarını, bütünleşik toplumun –bu kavramın- sorumluluğunu alarak topluma doğru yönlendirebilirler.

Kişi, insanlık pratikte büyük bir zenginliği heba ettiği ve bu ortak paydaya geldiği zaman, doğal olarak çok büyük kuvvetlerin uyandırılacağını anlayabilir. Ve biz gerçekten dengeye gelebiliriz, fakat sadece çevrenin etkisi altında.

Çok sayıda Avrupalının –bilim adamları, siyasetçiler, sosyologlar ve psikologlar- bütünlüğü kırmanın çok zor olduğunu, önceden ayarlanmış sürece karşın bunun doğa ve bu nokta arasında bir dengeye doğru gittiğini anlamaya başladıklarını Avrupa örneğinde görüyoruz. Onlar için paralarından bir parça almak çok zor veya diyelim ki Almanların 500 milyar doları veya Euroyu Yunanlılara vermesi. Nihayet aksi bir durumda bunun daha fazla masrafa sebep olacağını görüyorlar. Paralarını geri almak bunu rahatça basmakla aynı şey değil! Burada kendimiz üstünde muazzam miktardaki negatif güçleri uyandırmaya başlıyoruz. Basit bir ifade ile -böylesi- bir korumacılık tehlikeli.

Bu sürecin önlenemezliğini görmeye başladığımız zaman ve bunu insanlara kademeli biçimde açıklarken, bununla aynı fikirde olmak mümkün değildir. Ancak hayat bizi aynı fikirde olmaya zorlayacaktır.

İleri doğru öfkelenmek ve her köşe başında ve meydanda yoğun biçimde sürecin değerini izah etmek gerektiğini düşünmüyoruz. Kişinin dereceli eğitimini ve terbiyesini işletmeye koymalı, objektif biçimde olayların bizim üstümüzde olduğu şeyi, içine girmemiz gereken çatısını, matrisini, şablonlarını mevcut durumdan başlayarak ve ulaşmamız gereken şeyi sonlandırarak açıklamalıyız.

Halkın düşüncesini buna doğru kademeli biçimde hazırlamak gitmemiz gereken tüm yolu ciddi biçimde yumuşatmak anlamına gelir. Bütün bunlardan sonra,  bize şiddetli biçimde basan kuvvetlerin evrimiyle dinazorlarda olduğu gibi yok olma noktasına doğru ittirilerek gideceğiz. Veya bunu tümüyle bir memnuniyete, kişinin bilinçli biçimde  hayvan seviyesinden “Adem” veya “İnsan” seviyesine gerçekleşmiş değişimine doğru dönüştüreceğiz.

Değişimin Özünden Yükselme Gerekliliğine

Kitlelere açıklamak ve toplumun geneline hakim eğiticileri hazırlamak gibi yapılacak bir sürü işimiz var. Bugün caddelerde konuşan, yürüyen, yapacak bir şeyi olmayan veya onları işgal bir şeyi olmayan insanlar birileri tarafından hazırlanmalı. Aksi taktirde sizden koparılırlar. Her durumda bir ihtiyaç belli bir destekten ortaya çıkar.  Eğer siz onlara bir çeşit finansal yardım sunsanız bile size karşı ancak silahsızlanmış bir ordu yaratırsınız.

Bu yüzden neden bunun yerine farklı biçimde ilerlemiyoruz? Her akşam hakkında konuştuğumuz bu her şeye ilave edilecek görsel ağlar, televizyon, kitle iletişim ve çeşitli kulüpleri kullanalım. İntegral eğitim neden zorunlu? Çünkü böylece insanlar birkaç ay sonra yaşadıkları yerin nasıl bir yer olduğunu anlamaya başlayacak.

Ben kimi protesto etmeliyim? Bu, doğanın nesnel bir kuralıdır.

İşler ortadan kalkıyor mu? Doğrusu, ilk aşamada onlar gerekli değildi. Bizler gereksiz şeyler ürettik.

Dünyanın tüm kaynaklarını pompaladık. Yüzeyini kirlettik, gereksiz şeyler ürettik ve böylece çevreyi zehirleyerek kullanışsız kıldık. Nehirlerde neler oluyor sadece bir bakın. Suyu içmek mümkün değil. Dünyaya neler oluyor. Pestisitlere ve kimyasalların miktarına bakın.

Bu böyle devam edebilir mi? Ve ne için? Kişiye bir meşgale vermek yerine bütün bunları doğanın onun için hazır ettiği türde makul seviyelere çekebiliriz.

Önceden böyle değildik, gereksiz şeyleri büyük miktarlarda üretmezdik. Son 20.yy bizi böyle yaptı böylece egoizmimizin şeytanını anladık ve bizi sürdüğü yeri. Basitçe söyleyelim ki, şimdi bu şekilde devam edemeyeceğimizi anlamak zorundayız. Bir kriz halindeyiz.

Bu yüzden integral eğitim için gereklilik, talep, bunun içinden, gelişimimizin çok özünden ortaya çıkmaya başlıyor.

Yorum: Aşırılıkları ortadan kaldırmamız gerektiğini söylüyorsunuz ve terbiye üstüne daha fazla zaman ayırmayı.

Cevap: Bu otomatikman olacak.

Milyarderlerin ve Devletlerin Güçsüzlüğü

Soru: Rusya’da milyonerlerden biri, kişi eğer tatminkar biçimde yaşamak istiyorsa günde 8 değil 12 saat çalışması gerektiğini ifade etti. Böylece gücü ve kaynağı olan insanlar tümüyle farklı bir yöne dönüyor. 

Cevap: İş sahipleri bunu daha fazla sürdüremeyecek çünkü kimse 12 saat veya günde 8 saat dahi olsa üretmeye zorlanan işçiler tarafından üretilmiş şeyleri satın alamayacak. Kimse onları satın almayacak! İnsanların sokağına kadar gelmiş ve satın alma güçlerini yok eden bir kriz var. İnsanları yere seriyor ve işleri daha öteye götüremezler. Yok ve bunun için gerek de yok!   

Soru: Kişiyi sonunda integral eğitim için bedel ödemeye ne zorlayacak?   

Cevap: Bunu devlet yapmalı. Biz bütün gereksinimlerle kendimizi donatmak, çalışmak durumunda olacağız ve başka herşey eğitime doğru yönlendirilecek, bir üst seviyeye yükselmeye doğru. Bu doğanın –yaratılışın- kanunu.

Arap ülkelerinde neler oluyor bir bakın. 100.000 insan sokaklarda yürüyor ve devlet bir şey yapamıyor. Devletler ne yapacak ki? Kaçacakları bir yer yok. Göz önünde haklı bir duruşla öldürüldüler. Milyarderler bile nereye kaçacak? Şu anda birilerinin kaçabileceği bir yer bir dünya yok. Bütün dekontlar, bankalar ve kurumlar, yatırımlar, herşey açık. Bugün her bir kişi adeta çıplak gibi bir diğerinin önünde bekliyor. Herkes herşeyi görüyor, herşey heryerde fotoğraflanıyor.

Çölde bir yerlere kaçacağınızı, orada yaşlı bir kadınla yaşayacağınızı varsayalım. Geleceğiniz bu mu?

Arap ülkelerinin hükümdarlarına bir bakın. Orduları, paraları ve güçleri, her şeyleri var. Ve bunu nerede noktalıyorlar? Ve çünkü neden? Neden insanlar sokaklara dökülüyor? Onları daha fazla durduramazlar çünkü zamanı geldi. Hükümetleri, ordularının ve gizli polislerinin yardımıyla bile yapacak bir şeyi yok.

Ve Sovyetler Birliği nasıl dağıldı? Bu tümüyle anlaşılamaz bir şey. Ordu, KGB ve insanların rejime hizmet etmeye şartlandırıldığı inanılmaz insan yığınları nerede? Aniden gitti. Şimdi bile bu net değil. Ortadan kayboldu. Kim suçlanacak? Kimse, sadece zaman ve toplumun gelişimi.

Ve aynı şey burada. Önümüzdeki yıl içinde 500 milyon kadar işin tasfiye edileceği bekleniyor. Dünya çapında bu miktarı, insanı anlıyor musunuz? Açıkçası devletleri bir nükleer savaşa zorlayacaklar çünkü başka bir yol kalmayacak.

Doğanın bizden ne talep ettiğini bu insanlara açıklamak zorundayız. Onları integral eğitimden memnuniyet duyarken gerekliliklerle donatmak zorundayız. Aslında bu doğanın nesnel kurallarından ortaya çıkar.

Soru: Bu yüzden mi integral eğitim gruplarında Arap ülkelerinde neler oluyor diye konuşuyoruz?   

Cevap: Sadece Arap ülkeleri değil, heryer. Bir örnek olarak şu olayları verebiliriz: bu nasıl yardımcı olmuyor; insanları baskılamakla diktatörlere neler oluyor. Ve diğerleri ile ne olabilir? Berlusconi ayrıldı zaten. İspanya’da neler olacak? Bütün ülkelerde? Diyelim ki işsiz yaşıyorlar o durumda, sonuçta üzgün canı sıkkın insan sayısı artıyor.

Amerika’da işsiz insanlar bedava yemekler için kuyruklarda bekliyor. Çoğu ay sonuna kadar yeterli beslenemez. Finansal yardıma, sağlığa dair sorunlar vb. herşeyle. Herşey dikişlerinden sökülüyor. Bunu sadece para basmaya devam etmekle götürmek mümkün değil.

Yakında bu durum Çin’de yankılanacak çünkü Çin malların üreticisi. Şimdi bunun esas pazarı olan Amerika’da onları kim satın alacak? Doğrusu bütün ülkeler bu sürece sürüklenecektir. Ve bütün ülkelerde iş gücünün çoğunun böylece bertarafına izin veriliyor.

Çin’de 100-220 milyon kişinin yatmasını hayal edebiliyor musunuz? Bugün milyonlarca insan şehirlerde yaşıyor. Onları yeniden köylere çekemeyecekler.  Birkez daha bir kap pirinçle yetinecek eğitimsiz birer köylü haline dönmeyeceklerdir. Çin’de tek bir fabrikada günde neredeyse 50.000 kişi aralıksız çalışıyor. Bu korkunç bir sorun.

Bir başka alternatif var. Savaşların boynundaki kayışı ve aşırı insan kalabalıkların yok oluşunu engellemek için integral eğitimin doğayla bir uyum, kesin biçimde kurtuluşumuz ve doğru bir yol olduğunu göstermek zorundayız. O durumda sizi buna doğru sevk edecek bir acı çekiş hali artık hariç olmak üzere, bir savaştan sonra da harap biçimde sağ kalsanız bile aynı şeyi gene yapmak zorunda kalırdınız.

Cennetten Düşen Bebek Arabası

Soru: Bir grup psikoterapisinde bir kişinin bir kadına,“bir çocuk doğurun, birileri size bir bebek arabası getirecektir, bunu size yapacaklardır ve her şey iyi olacaktır”, deyişine, kendisinin bir çocuğa bakamayacağını çünkü bir bebek arabası almak için dahi olsa bunu kaldıramayacağını söylediği bir durum vardı.

İntegral bir toplumda kişi ıslahını kovalarken er geç yaratılışın onu herşeyle desteklediği noktaya gelecektir. Peki bu kişiye nasıl açıklanabilir? Bir kadın bir çocuk doğurmadan önce bir bebek arabası hakkında düşünmeli mi veya önce doğurup sonra ne olacağına mı bakmalı?

Cevap: İşin aslı şu ki, ona onun üstünde yer alan sistem hakkında konuşamayız. Buna doğru gayret ederiz. Bu “Adem”in sistemidir. Çoğu tekniklerde ve uygulamalarda insanlar o seviyeye doğru talip oldukları durumdan avantaj sağlar ve kendi üstlerindeki güçleri çekmeye teşebbüs eder. Fakat kişiye belli bir yolda hareket etmesi, buna doğru heves etmesi gerektiğini söylemek, o durumda bunun işlediğini görecekler. Ama bu hibe edilirse o zaman tümüyle işlevsizdir. Ve bu bizim için bununla çalışmanın neden zor olduğunun da ifadesidir.

Kişinin kendini, etrafında karşılıklı garanti oluşturan toplumun bütünlüğüne doğru dahil edişinin kapsamı; yani bu şekilde hareket ettiği o kapsama doğru, çünkü kendini toplumun kollarında hissediyor. Fakat buna bağlanmaya ihtiyacı olduğu için, bunun içinde aktif biçimde katılmak için ve mükemmel biçimde bu toplumu algılamak için. Ve o durumda doğal olarak doğanın güçlerini ve ona gerçekten bir “bebek arabası” getirecek toplumun kımıldanışlarını uyandıracak.

Fakat bu birleşik tekil alanda var olduğumuz, bunu uyandırdığımız ve dolayısıyla bize etki ettiği gerçeği hakkında konuşmak… Şüphesiz psikologlar ve sosyologlar bunun hakkında konuşabilir. Bu gerçekten anlayabildiğimiz ve varlıklarını hissettiğimiz bir şey. Bu; ortak akıl, bizim ortak arzumuz, bir diğeri üstündeki bilinçaltı etkimiz, ortak düşünce.

Bu yüzden aslında “sadece doğur, bir bebek arabası alırsın…” demek… Gerçekten mi, nereden? Bunu neye dayandırıyorsunuz? Bu şekilde mantıksız bir kişi, gerçeklerden kopmuş biri olarak kendinizi diğerlerinin gözünde itibarsızlaştırırsınız. Bunun doğru bir yaklaşım olduğunu sanmıyorum.

İlk ve en önemlisi eğitime ihtiyacımız var ve pratik uygulama biraz daha sonra gelir. İnsanları sizin temeliniz olan şeyi görebileceği ve kendilerinde çözümler üretmeye başlayacakları noktaya yönlendirmeliyiz. Onların üstüne belli bir davranışı empoze etmeyin. Onlar bunun işe yarayacağı açıklamalarınıza dayanarak kendi kendilerine görsünler.

Ve onun ilgilerine bağlı olarak kişi bunu yaparak yolunu araştıracağı ve hissedeceğinden bu, çocuk eğitimi olarak adlandırılan şeydir. Onu eğitirsiniz ve böylece kendi yolunu doğru biçimde seçer.

Kalıpların Kafesinden Kaçmak

Soru: İnsanların çoğu duygu ve arzularını ifade etme kabiliyetine sahip değildir. Sadece belli bazı klişelerin toplamına sahipler. Kişi kendi ifadesi hakkında düşünmez ve onun yerine uygunsuz bir şey söylemekten kaçınmakla ilgilidir.

İntegral eğitim kurslarında kişinin, kalıp ve klişelerin toplamından çok daha önemli olduğundan dolayı her ne hissederse, düşünürse ve görürse görsün içsel halinin ifadesinin ne kadar önemli olduğu hakkında konuşabilir miyiz?

Cevap: Dünyada sanki herkes bir at gözlüğüne sahipmiş gibi düşünürüm. İnsanlar kapalıdır. Açılmayı istemez ve korkarlar çünkü anında negatif bir karşılık alacaklarını düşünürler.    

Bu bağlamda, onları yalnız bırakmalıyız. Herkesi kendi içinde oldukları gibi, yalnız yaşamasına izin vermek… Onları bölmeye gerek yok. “Onu kafesi”nin dışına doğru sürüklemeye, yumruklamaya, bağırtmaya gerek yok. Sefil komşu çukurlar onun ayaklarının dibinde iken, ayrılmayı kabul etmezken, dışarı çıkmayı istemiyor, henüz sana kapılarını açmıyor ve onu dışarı sürüklemeni.

Bu iyi değil. Bu yolla direnci uyandırırsınız. Ve insanlar size güvenmeyi bırakır. Kişinin özel yaşamının içine ne ışık tutarak ve ne de daha iyi yaparak, daha da zorlaştırarak karışırsınız. Bu kişi onların açılmanın kendilerini daha kırılgan yapmak anlamına geldiğini bildiği tüm yaşamlarını saklanmaya harcadı. Ve işte burada onlara basıyorsunuz.

Ne yapılması gerekiyor? Kişinin üstünde, bizim üstümüzde ortak bütünleşik bir seviye yaratmalıyız. O durumda bunun üstünde barış içinde yükselebiliriz. Vasıflarımla kendim olarak kalırım fakat aynı zamanda bu ortak seviyede diğerleri ile bağlantı kurarım. Genel sevgi, genel bağlantı ve evrensel karşılıklı garanti üstünde konuşabilirim. Çünkü bu durumda egoist değiller ve bana özel değiller. Nihayet egoizme temas etmiyorlar.

Bu durum, onların bu oyuna dahil olduğu bir macera üstünde, sihirli bir helikopter içindekiler hakkında konuşmanız gibidir. Yükselmek için, oynamak için ve bağlantı kurmak için aynı fikirdeyizdir. Bu onları açmaya zorlamak ve kendilerini savunmasız bırakmaya zorlamak değil; dar   egoizimlerine doğru poz vermeye tehdit etmek değil.

Onların bu durumu dereceli biçimde hissetmesini, var olmasını ve bir süre için bunun içinde dolanmasını sağlamak. Buna biraz ısınmalarını sağlamak, buzları eritmek ve birbirimize sondaj yapmak, bunun mümkün olduğunu anlamak. O durumda bu halin içinden kendilerini kendilerine etki etmeye başlayacaklar ve farklı olduklarını görecekler.

Sonra içinde var oldukları, diğerlerinden saklandıkları bu kafese ihtiyaçları olmadığını görecekler; bu onlar için önemli olmaktan çıkacak. Fakat bu kendilerinin vereceği bir karar.

Soru: O durumda kişiye ne hakkında konuşmalıyız?

Cevap: Hedef hakkında, bizim ötemizde olan şey hakkında. Hedefi yüceltmeliyiz bu yüzden iyilik, şeytanın bizi arkadan ittirmesinin yerine bize ileri doğru işaret eder. Tam olarak bu!

Kişi onları beslediği zaman gelişir, onları önemsediği zaman. O zaman bir çocuk gibi tıknaz olur ve büyür. Çeşitli muhtemel etkilere ihtiyaç duyar.

Kendiyle Uyum

Soru: Onları her zaman bütünlüğe getiren integral eğitim kurslarında hergün hayatın sorunları hakkında konuşabilir miyiz?

Cevap: Eğer genel ve özelin eşit olduğundan bahsediyorsak bu bunu aileye bağlayabiliriz anlamına gelir. Bu yüzden çok fazla! Diğer bir değişle bir an önce sınıftan, gruptan bir aileye ve bütünlük şartlarını kurmaya dönün.

Aynı zamanda hiç kimse bir başkasının özel hayatını sondajlamaz. Bizim yaptığımız şey bir aile yaratmak, bizim üstümüzde sizin ve benim, “biz” olduğumuz ortak bir şey. O durumda otomatik olarak çocukları buna dahil ederiz ve onlar da integral sistemin bir parçası olur. Tümüyle yeni ilişkiler bir aile içinde yükselir.

En önemli şey kişiye basmamak çünkü normal, doğru bağlantı kişi ve onların doğal vasıfları arasında içsel bir uyum gerektirir. Onları veya bu tabiatın başka birşeyini perdelememeliyiz, yıkmamalıyız ve hafife almamalıyız. Tersine doğal vasıfları tümüyle olgunlaştıracağım böylesi bir duruma erişmek zorundayım.

Neden bütün bu negatif vasıflara sahibiz anlamıyoruz: sahtekarlık, kıskançlık, kin, nefret ve yüzlerce tip korku vb. Fakat son durumda bunların hepsinin çözümü ve kesin biçimde farkındalığına sahipler. Kişi, bu korkular onu bütünleşmeye ve -içeri itmeye zorlamak yerine- kendi dışına çıkmaya zorlarken; gelişirken, başvurduğu bu vasıfların tersi bir durum hariç onun için gerekli olduğunu kademeli bir biçimde görür.

Tartışma | Share Feedback | Ask a question




"Kabala ve Hayatın Anlamı" Yorumlar RSS Feed

Önceki yazı: