Gizliliğin Gerilediği Yerden İhsan Etmenin Hazzı

Baal HaSulam, Şamati’de “Elul’un baş harflerinin çalışmadaki karşılığını” şöyle açıklar: Henüz, koşul şu şekildedir: Bir kişi, Yüz’ün Gizliliği’nin fark edilmesi olan Ahoraim’in anlayışını edinmeden ifşayı sağlamak ve bu kişiye Yüz’ün ifşasının önemini anlatmak imkansızdır.

Bu demek oluyor ki bir kişi, hiçbir yardım olmaksızın (grubun yardımı olmaksızın) bir koşula geldiğinde, onun koşulu, üst dünyadaki en düşük ifşa olan karanlık şeklinde tezahür eder ve bu durum ihsan etme kabı (yani arzusu) olan Keter’in kabıdır  ancak bu, bir düşük seviyede yer alır.

Yukarıdaki en düşük ifşa, hiçbir şeyi olmadığı anlamına gelen, kendisinin hiçbir şeyi olmayan Malhut’tur. Ve sadece bu davranış Malhut olarak adlandırılır. Bu şu demektir ki eğer birisi –hiçbir şeyinin olmadığı koşul olan- Cennet’in Krallığı’nı memnunlukla edinirse ardından bu, ihsan etme kabı ve saf arzu anlamındaki Keter olur. Başka bir deyişle karanlık içindeki Malhut’un alma kabı, arkasından ihsan etme kabı olan Keter’in bir arzusu olur.

Çok çalışmak ve yapabileceğimiz her şeyi yapmak zorundayız. Yazıldığı üzere: (Yaradan’ın yüzünün gizli olduğu ve gide gide Yaradan’ın “yüzü”nün eşit olarak önem arz ettiği bir koşula gelinceye değin) “gücünüz ölçüsünde her şeyi yapın”. Bu şu demektir ki hem gizlilikte hem de ifşada Yaradan’ın işlerini kendinde göreceksin. Eğer kendin için değil de Yaradan’a memnuniyet getirmek için çalışmak istersen, işte o zaman hem gizliliği ve hem de ifşayı memnunlukla alacaksın.

Işık ve karanlık arasında bir fark görmeyeceksin; onların arasındaki fark, sadece almak için olan bozuk arzuda hissedilir ancak düzeltilmiş arzuda ikisi de eşittir. Böylelikle iyi tutumların dahil tüm tepkilerin kaybolur. Yaradan’ın yüzünün gizliliğinin tüm koşulları sana eşit önem arz eder ve senin için arzulanabilir olur; tıpkı O’nun ifşasında olduğu gibi.

O zaman hiçbir gizliliğin olmadığı bir koşula erişirsin. Her şey alan kişiye bağlı olarak senin algın tarafından belirlenir. Bu arada kendi alma arzundan baktığında  Yaradan’ın iyi ve iyiliksever olduğunu göz ardı edersin ve iyinin yerine her şeyi karanlık ve kötü olarak görürsün. Kendini düzelttiğin zaman her şeyin iyi ve düzeltilmiş olduğunu ve değiştirmek zorunda bulunduğun yegane şeyin kendi algın olduğunu keşfedersin.

Böylelikle tüm yoğunluğuyla, almanın gücünü ihsan etmeye (saflığa) dönüştürmek suretiyle Keter’in yüce ihsan edişine ulaşanın senin Malhut’unun olduğunu anlamaya gelirsin. Bu sadece almaktan ihsan edişe olan bir değişim değildir; bu aynı zamanda kötülüğü almanın, iyiliği almaya doğru olan bir değişimidir. Sen, tüm bencil maddenle birlikte içinde yer aldığın iyiliği keşfedecek, ihsan edişi ve Işık’ı hissetmek niyetinle arınmak suretiyle iyiliğin ifşasının içinde yer alacaksın ve onu, egonun yerine ihsan etmeye dönüştüreceksin.

Kendi katkın ve katılımını sağlarsın ve ifşayı kendin inşa edersin. Bu, Işık’ın küçük bir kıvılcımından ve arzunun küçük bir noktasından Ein Sof’un derecesine doğru uzanan, Yaradan’ın ihsan edişini artırdığın alma arzunun yoğunluğu tarafından olur.

(Günlük Kabala dersine hazırlık, 8 Ocak 2013)

Tartışma | Share Feedback | Ask a question




"Kabala ve Hayatın Anlamı" Yorumlar RSS Feed