Daily Archives: Ocak 2, 2013

Manevi Egoizm ile Dünyevi Egoizm Arasındaki Fark

Soru: Kabala Bilgeliği’ni çalıştığımız süre boyunca ego artmakta. Bu durum, bizim egonun büyümesini hızlandırdığımız görünümünü meydana getiriyor. Aramızdaki bağı geciktirdiğimiz sürece insanlık daha egoist oluyor.

Cevap : Ego, bizden insanlığa geçmez. Hakikaten de keskin biçimde gelişir ancak o içimizdedir. Dostlarına olan sevgiyi özlemleme ve arzulama derecene göre onlardan nefret ettiğini ve onlar tarafından reddedildiğini hissedersin. Maneviyatı özlemlemeyen birisi hiçbir şey hissetmez. Onlar sıradan dünyevi hayvansal dürtülere sahiptir ve fazlası da olmaz.

Eğer dostlarla birlikte “pozitif”e doğru çaba sarfedersem ve buna ulaşırsam buna “Pozitif Bir” diyelim. Sonra aniden “Negatif Bir”i hissederim. Ama ben sıfır düzeyindeysem, ilk dünyevi seviyedeysem, ben sadece bir hayvanımdır. Bunun, sıradan dünyevi bir ego olduğu anlamına gelir.

Manevi ego, tamamıyla farklı bir konudur; bu, grup içinde beni dostlarla daha kuvvetli bir bağa çekmek amacıyla vücut bulur. İlk başlarda her şey güzeldir, harikadır, “Hadi bağ kuralım arkadaşlar”! Bir yer kiralarız kendimize, herkes ateş içinde yanıyordur, herkes hararetle çalışıyordur. Aniden fark ederiz ki kimse kimsenin yüzüne bile bakmadığını hissetmekte. Bu, negatif bir manevi seviye anlamına gelir ve bu iyi bir şeydir.

İşte tam burası üzerine yükseleceğimiz yeni bir seviyedir ki buradan “Pozitif İki” seviyesine geçeriz. Hemen ardından bu kez “Negatif İki” sahne alır. Ve bu böyle sürüp gider. Bu zigzaglar olmaksızın gelişemeyiz.

Kabalist Şimon’un (Zohar yazarı Raşbi) öğrencilerinin birbirlerini yakmaya hazır olduklarının yazıldığı gibi insanların ne tür bir egoya sahip olduklarını hayal edebiliyor musunuz?

Böyle bir seviyeye yükseldiğinizde bu nitelikler içinizde açığa çıkar. Anlaşıldığı üzere yeni bir çevre inşa etmek zorundayız. Sizi destekleyen ve yöneten güçlü bir grup olmaksızın bu seviyeye ulaşamayacaksınız. Bu durum gerekli olduğu zaman sizi “sallar” öyle ki uyanasınız ve nerede olduğunuzu göresiniz; bu, sizi ve diğerlerini dağıtım yapmak gibi, geceleri (sabah derslerine) uyandırmak gibi grup içindeki görevleri yapmaya zorlar. Bu olmaksızın ilerlemek imkansızdır.

İlk başlarda grup içinde minnacık bir ego belirir. Ancak dostlar bunu fark edemezse, grupta yardım edecek birileri ortaya çıkmazsa  grup düşer. Ara sıra bu tür gruplar olduğunu duymaktayım.

O halde manevi gelişimin ciddi işaretleri belirdiğinde gerçekten mutlu olmalıyız. Esasen manevi egoizm budur.

(7 Aralık 2012 tarihli Novosibirsk Kongresi’nin 1. dersinden)

Grup Binlerce Kalpteki Noktadır

Soru: Ortak çabaya nasıl ulaşırız?

Cevap: Gruptaki tüm çalışma budur. Ortak bir çaba olmadan, bağımız olmadan, ihsan etme kaplarını edinemeyiz. İhsan etme arzusuna sahip değiliz; sadece alma arzuları vardır! Alma arzusunun içinde, kalpteki nokta vardır.  Öyleyse ben bundan nasıl bir ihsan etme arzusu inşa edebileceğim? Doğru çevrenin içerisinde karışmış olmalıyız, ihsan etmenin başlangıç tomurcuğu ile yani kalpteki nokta ile beraber.

Bu çevreyi sanki benim ‘‘kalpteki noktammış’’ gibi kabul ediyorum. Grup binlerce kalpteki noktadır, benim kalpteki noktamdan milyar kez daha büyüktür! Eğer kalbimde tek bir yıldız var ise, o zaman grup gökyüzündeki bütün yıldızlara benzer. Onlara bağlanmak istiyorum ve böylelikle kendi GE’mi inşa ederim. Aksi halde ihsan etme kaplarını alabileceğim hiçbir yer yoktur.

Bu GE (Galgalta Eynaim) alma arzumla (safha üç ve dört gibi) ilişkili olarak şimdiden bir sonraki seviyeye aittir ve Üst’ün AHP’ına yapışmaya niyetlenir.

Çevrenin içine karışarak, ihsan etme arzularını (GE) inşa ederim. Ve eğer onlara karışmamışsam o zaman onlar benim içimde var değillerdir. Daha sonra alma arzularımın AHP olduğunu ve aynı bu ölçüde grubun içine karıştığımı söyleyebilirim. Eğer bunun içinde kardeşlerim (ailem: İbrahim, İshak ve Yakup) varsa, şu anda onlara kafam karışık ters haldeyim, o zaman aynı ölçüde Mısırdayım.

Tüm yolum grupla ne kadar harmanlaştığıma bağlıdır: İlk önce bu Babil’dir, daha sonra Kenan toprakları ki oradaki tüm maceralarıyla birlikte, ta ki kendimi Mısır’da bulana dek, tam da içinde. Tüm bu eğilim grubun içerisinde yer alır, tüm diğerleriyle beraber.

“Kardeşler Mısır’a gittiler” yani onları ayıran alma arzusu büyür ve onlar tekrar buna ihsan etmek için dönerler yani İsrailoğulları (kalpteki noktası olanlar) Mısır’da birikirler. İlk yedi yıl boyunca sayıları artar ve daha sonra kıtlığın yedi yılına gelirler yani ıslah zamanı başlar.

Aynı yolda devam ederler ancak şimdi görürler ki Mısır onları köleliğe mahkum eder ve daha yüksek bir seviye edinmelerine izin vermez. Buna ‘‘Mısır’da yeni bir kral yükseldi’’ denir. Ancak işin aslı gruptaki aynı çalışma devam etmektedir ve sonuç olarak Tora’da tarif edilmiş olan konumlar ifşa olur.

Tüm hikâye sadece kişinin gruba olan bağının içerisinde gerçekleşir. Tora’nın bize söylediği her şey bağın içerisinde ifşa olur. Tora bize sadece Yaratan’a memnuniyet getirmek için kişinin Yaratan ile olan bağından bahseder. Bunun dışında tek bir kelime yoktur.

25.12.2012 Tarihli Günlük Kabala Dersinin 2. Bölümünden ‘‘TES’e Giriş’’

Mısır’dan Çıkışın Anısına

“Çaba sarf ettim ve buldum!” Çaba sarf ettim demek manevi bir kabı inşa ettim demektir. Bu kabı inşa edene dek kendinizi yeterince bu çabaya vermediniz demektir ve bu çaba olmadan Mısır’dan çıkamayacaksınız.

Mısır’da çabanızı tamamladıktan sonra bu çabayı Sina Dağı önündeki birlik denen durumla biçimlendirmelisiniz. Mısır’daki kölelik kalplerimizi ağırlaştırdı ve birlik olmamıza izin vermedi. Mısır’dan çıkıştan sonra tüm çalışmamız birliğe yönelir.

Bu birliği Mısır’da yapmak istedik, birlik bir kap olduğu için bize bu durumda izin verilmemiştir. Mısır, egoistik arzunuzdan kaçmak için halen çaba sarf ettiğiniz bir seviyedir, bu (Firavun veya Yaratan’ın arkası olarak bilinir.) kabınızın inşasını tamamlamaya izin verilmediği zamandır.

Şimdilik, çaba eksik ancak şu an tüm ölçü birikir – yani bir sonraki hissedebileceğiniz derece için yeterince açık izlenim, anlayış ve hissiyatınız var demektir – ve daha sonra ayrılabilirsiniz.

Ancak Mısır’ı terk edeceğimiz zaman yanımızda olacak bir kap henüz yoktur. Sadece şimdi, Mısır’dan çıkıştan sonra, kaplarımızın tam olmadığı ölçüde olduğunu keşfedebileceğiz zira aramızda birliğin noktası eksik. Birlik olmamız için Islah Eden Işığa, Tora’ya ihtiyacımız vardır. Mısır köleliğinden kaçtıktan sonra, bize Tora verilir ve onu alırız.

Tora’yı, Islah Eden Işığı, aldıktan sonra bunun içinde kaplarımızı birleştirmeye yardımcı olacak Işığı alırız. Mısır’da birliği edinemedik. Birlik olmamıza izin vermeyen Mısır’ın egemenliğinin etkisi altındaydık. Ancak şimdi, kaplarımızın inşasını tamamlayabiliriz.

Daha sonra, çölde başıboş dolanırken, sürekli günah işleyeceğiz, defalarca ve günahları ıslah edeceğiz. Bunları ıslah ederek, her defasında ‘‘Mısır’dan çıkışın anısına’’ diyeceğiz zira diğer tüm olayların hepsi bundan türer ve çölde bunları aşama aşama ıslah ederiz.

Sonradan ıslah edeceğimiz tam bir kabı edinmek için Mısır sürgününün 400 yıl süreceği farz edilmişti. Mısır’da yapılan hiçbir ıslah yoktur. Oysaki kötülüğü ıslah etmek için her defasında sanki aynı acıyı, aynı konumu diriltiyormuş gibi bu kötülüğü açıklığa kavuşturmamız gerekir.

Böylece, çölde kırk yıl başı boş dolaşma, sonu gelmeyen günahlar zinciridir. Hâlbuki işin aslı bunlar günah değillerdir, fakat kötülüğün ifşası için daha derine inmek gerekir ki bu günahı ıslah edelim. Bunun için hazırlık Mısır’da yapılmıştır ve bu yüzden sürekli kendimize hatırlatalım, ‘‘Mısır’dan çıkışın anısına’’

25.12.2012 Tarihli Günlük Kabala Dersinin 4. Bölümünden ‘‘Kabala Bilgeliği ve Felsefe’’