Daily Archives: Ekim 18, 2012

Herkes Bağımsız Olarak Döner

Soru: Kalbimiz bağ kurmaya karar verirse ne yapmalıyız? Biz çoğu kez bağ kurmaya karar veriyoruz; fakat bağa nasıl başlanacağını bilmiyoruz?

Cevap: Biz kaçışı olmayan sistemler inşa etmeliyiz. Düşünün ki, bizim birçok hayvanları, inek, geyik, boğa, koyun vb. büyük bir sürüyü korumaya ihtiyacımız var. Her türlü hayvana nasıl davranılacağını bilmek zorundayız: bazılarının bekçilere, diğerlerinin çobanlara ve onların kaçmamaları için başka çeşit bir çite ihtiyaçları vardır.

Biz her türlü hayvana göre çeşit çeşit yiyeceği sağlamalıyız: biraz tahıla, diğerleri için çime ve hepsi için suya gereksinim vardır. Tüm bunlarla ilgilenmemiz gerekmektedir. Aynı şekilde, grupla ilgilenmem lazım ve ona ihtiyacı olan her şeyi sağlamalıyım böylece kaçmayız; ancak bu şekilde başarılı ve güvenli bir şekilde hedefimize ulaşabiliriz.

Hepimiz bu konuda düşünmek zorundayız ve bizim tüm işimiz budur. İlk olarak, aramızda en küçük bağ anlamına gelen On Sefirot’a ulaşmak zorundayız. Bu hatta egoistçe bile olsa maneviyata ve kutsallığa karşı olsa bile, şimdiden bir bağdır. Şimdi biz basit temelde birbirimizden kopuğuz ve hiç kimse herhangi bir şekilde başkalarıyla bağ kurmak istemiyor. Bizler bağımsız olarak döndükleri için birbiriyle bağ kurmamış dişli çarklar gibiyiz.

5/10/12 Tarihli Günlük Kabala Dersinin 4.Kısmından, Zohar Kitabına Giriş

İçsel Çaba Ölçülebilir mi?

Soru: Hangi kriterler bir kişiye onun bütünlük ve bütünselliğini kontrol edebilmesine yardımcı olabilir?

Cevap: Kriter çok basit ve açıktır: insanoğlu için kendi egoizminin üzerine yükselmek ve kendini grubun tüm üyelerine ‘‘dostunu kendin gibi sev’’ ilkesine göre ilişkilendirmektir.

Soru: Bu kriter ölçülemiyor. ‘‘Yükselmek’’  ya da ‘‘sevgi’’ ne demektir?

Cevap: Bu kriter dolaylı olarak ölçülebilir. Biz ne egoizmin üzerine yükselmeye yönelik olan içsel çabalarımızı ölçebiliriz ne de hangi ölçüde kendi arzularımızın içine diğer arzuları ekleyebileceğimizi hesaplayabiliriz ve daha sonra sahip olduğumuz kaynakları ve isteklerimizi kullanarak onları doldurmaya çalışırız.

Şimdiye kadar, bu bizim kontrolümüz altında değildir. Biz bizi yöneten iç kuvvetleri hissetmek için doğanın özüne (cansız, bitkisel, hayvan seviyeleri, konuşan seviyeden bahsedilmez) yeterince derinine inip işlemeyiz.  Biz burada adamın içsel dünyasının ölçümü hakkında konuşuyoruz.

Kendi egoizminin üzerine yükselmeyi idare eden bazı insanlar vardır böylece onlar ölçebilirler ve kendi her iki bencil ve özgecil arzularını hareket ettiren arzularının içindeki dönüşüm olasılıklarını ve yollarını ve kendi niteliklerinin her çeşit hareketini sağlamaya yardımcı olan metotları kesin olarak tanımlayabilirler. Ancak bu sadece kendileri ve kendi özellikleri üzerinde kontrolü kazanmış olanlarda mevcuttur.

Bu sadece manevi yapıyı (kişinin hissi dünyası) keşfeden biri tarafından ölçülebilir ve kolayca içine hareket edebilir. Bu yapı kişiye ifşa olduğunda ve tüm nitelikler sıralanmış olduğunda,  o zaman kişi bunların arasındaki korelasyonu görür. Egoizmini ölçebilir. Böylece kişi artık sayısız olmayan duygularını, kendi kişisel özelliklerinin kapasitesini ve gücünü kavrar. Onun için artık onlar gizli değildir.

1/7/12 Tarihli Kab TV Programından Alıntı ‘‘İntegral Dünya: İntegral Toplum Formları’’

Gereksiz Problemlerden Kendini Nasıl Korursun

Soru: İntegral metotları çalışırken, kişi toplumun hissiyatını edinir ve sonra onlarca kişiyle etkileşim zorunda kaldığı dış dünyaya döner. Dünyevi işlerini yerine getirmek için işine gitmelidir, okul, işyeri vb. Kişi orada tamamıyla her şeyin para kazanmaya ve karşılığında hiçbir şey verilmemek üzerine kurulduğu farklı bir manzara ile karşılaşır. Kişi bu korkunç sistemle nasıl çalışabilir?

Cevap: Açıkçası ne söyleyeceğimi bilmiyorum; çünkü artık böylesi bir sistemde değilim. Ben genel olarak dünyadan izole yaşıyorum sadece dünya hakkında kulaktan dolma söylenenleri biliyorum: internet, televizyon, radyo ve gazete; bir sürü insanla bağ içindeyim ve bu kaynaklardan birçok bilgi alıyorum; fakat benim bu organizasyonlarla kişisel bir bağım yoktur.

Hayatın çok zor olduğunu anlıyorum, kişiyi yoruyor, onun sağlık ve sinirlerini yıpratıyor. Belki de biz halen her şeye iyi bir yolla cevap vermeyi denemeliyiz. En azından o zaman kendini gereksiz problemlerden koruyabilirsin diye düşünüyorum.

Aptal olduğun iddia edilmez; sen sadece hayatı biraz anlayan normal ciddi bir kişisin, başka bir kişinin görüşlerine karşı değilsin; fakat insanlara kasıtlı saygıyla davranırsın, onurunla hitap edersin belki de bir öğretmenin öğrencilerine davrandığı gibi. Bu farklı bir atmosfer yaratmalı diye düşünüyorum.

24/9/12 Tarihli Kab TV’den Alıntı ‘’Sosyal Bir Çevre İnşa Etmek’’

İçsel Değişimler: Yüksek Frekans Aralığı

Soru: ‘‘Dostunu kendin gibi sev’’ kuralını nasıl uygulayabiliriz?

Cevap: Bu durum, kendim ile dostum arasındaki farkı hissetmeyi durdurduğum zaman olur. Bu ilk kuraldır; daha sonra buna korku ve inancı eklemeliyiz.

Örneğin bir anne, çocuğu için içgüdüsel bir sevgiye sahip. Bu yeterli midir? Hayır. Sevgi, o anneyi hareket ettirir ve sevgi, burada çocuğuna karşı sürekli bir şekilde endişe ve şefkat olarak açıklanır.

Böylece sevgi yeterli değildir: Aynı zamanda sevdiği için korku da olmalıdır; endişe ve onunla birleşme, onun arzuları için endişelenme ve arzularına doğru bir alakayı yerine getirme. Böylece korku hissettiğim zaman, sevgimi ifade ederim ve bu ifadeye ‘‘inanç’’ denir.

Sevgi diğerlerine olan doğru yaklaşımdır ancak yaratılışın amacı sadece bu değildir.

Diğerleriyle birleşiriz, onların arzularını yerine getirir ve tek kabı oluştururuz ve dost sevgisinden Yaradan sevgisine ulaşırız.

Soru: Dost sevgisi bize nasıl güç verebilir ve ihtiyacımız olan yakıtı nasıl sağlayabilir? Kendi sevgisi içine karışmış bir kişi diğerlerinin arzusunu nasıl hissedebilir?

Cevap: Islah Eden Işık’ın yardımıyla. Şüphesiz sadece onunla.

Soru: Işık’ın bizi ıslah etmesi için bu doğrultuya yönelmiş sabit bir arzuya sahip olmamız mı gerekiyor?

Cevap: Evet. Bizim işimiz sevgi için, karşılıklı bağ için, birleşme için, diğerinin içinde olmayı istemek ve kendi arzum yerine onun arzularını almak için bir eksiklik yaratmaktır.

Bu tür eylemlerde Işık’ı kendi üzerine davet edersin.

İlk önce Işık’a, onun doğasına nasıl benzeyebileceğini bilmelisin. O, tek, sonsuz ve basit; O, ihsan eder herkese iyilik yapmayı ister. Eğer sen de bir şekilde bu eğilimi edinebilirsen o zaman bunu yaptığın ölçüde Işık’a yaklaşacaksın ve Işık senin üzerinde işleyecektir. Işık değişmez ancak senin Işık’a yaklaşımınla, onun senin üzerindeki etkisini artırırsın – hem kötü hem de iyi eğiliminde.

Bu dünyanın kanunlarında, genel alanın etkilemesi gerçeğinden dolayı Işık, uzak mesafeden ters nitelik olarak yansımaktadır. Böylece eğer sen Işık’a bir adım yaklaşırsan O sana iki adım yaklaşacak ve dört kat daha güçlü etki yapacaktır.

Soru: Çalışma esnasında Işık’ı çekiyoruz. Öyleyse gün içinde ne yapmalıyız? Bir sonraki ders için doğru arzuyu inşa etmek için dostlarla nasıl çalışmalıyım?

Cevap: Gün içinde de Işık’ı çekiyorsunuz zira en önemli şey ile yine temasınız var. Bunun yanı sıra çabası asla kesilmeyen dünya grubuna bağlısınız. Örneğin bizimle aynı mesajı alan Güney Amerika’da veya Avustralya’da çalışan dostlarımız var. Bizler tek bir kabız ve bu çalışma sadece senin bireysel çalışmanı içermez. Şüphesiz ki ders esnasında daha fazla Işık çekiyorsun ancak bütünde tüm dünyada günde 24 saat çalışıyoruz.

Soru: Işık’ı en verimli şekilde nasıl çekebiliriz? Her bir dost her nerede olursa olsunlar ne yapmaları lazım?

Cevap: Dostlarla birlik olmak için dost sevgisini düzeltmemiz lazım ki böylece Yaradan’ın ifşası için bir yer açalım. Bununla, O’na çok büyük memnuniyet getiririz bununla beraber tüm hazzımız O’nun yaratılanlarına vermek istediği hazdır.

Soru: Çabalarımızı kontrol edebilir miyiz ve genel sistemden yanıt alabilir miyiz?

Cevap: Eğer her birimiz biraz çaba sarf edersek, o kişi günlük olarak içsel değişim hissetmeye başlayacaktır oysaki şimdi kişi ayda bir veya iki kez yeni bir şeyi deneyimliyor. Daha sonra değişimler sonsuz bir zincir haline gelecektir: Giriş – çıkış, giriş – çıkış, her üç beş saniyede.

Elbette yaklaşımın da değişecektir ve istikrarlı bir yola sahip olacaksın ve iniş ve çıkışları orta çizginin içinden onları geliştirecek bir düzene getirebileceksin.

14.10.2012 Tarihli Günlük Kabala Dersinin 1. Bölümünden, Rabaş’ın Yazıları

Ortak Arzu Bizleri Dost Yapar

Soru: Eğer dostlarımın ne istediğini bilmiyorsam onların arzularını nasıl doldururum?

Cevap: Onların ne istediğini bilmelisin zira onlarda senin gibi aynı şeyi istiyorlar. Doğada işleyen gücü keşfetmek için ıslaha ulaşmak istiyorlar. Bu güce genel olarak doğa denir ve tüm yaratılanlar ona aittir.

Bu yüzden dostlar da senin istediğini istiyorlar. Bunun yanı sıra herkesin bizim de bilebildiğimiz maddesel arzuları vardır, maneviyata hiçbir etkisi olmayan, herkesin kendine göre dünyevi arzuları olabilir. Ancak, yüce olan manevi arzular ve amaçtır ki dostunun durumu hakkında net olmalısın; öyle ki onu destekleyebilesin.

Destek, dostunun ruh halini yükseltmek, ona umut ve amacı edinme yolunda iyi bir hissiyat vermektir. Yaradan’ın ve amacın ne kadar yüce olduğu hissiyatını onun içinde uyandır.

Grubun önünde ne kadar mütevazı olduğunu göster zira gruptan sadece küçük olan alabilir ve herkes gruptan bir şeyler almak için kendisini alçaltmalıdır.

Grubun içerisinde aramızda yatan manevi bir güç vardır. Grup bizim tarafımızdan kurulmamıştır. Bu bize sanki bizler hepimiz bir araya geliyoruz ve bunu oluşturuyoruz gibi görünür. Tabi ki bu doğru değildir! Üst güç bizler için grubu düzenler; bu yüzden birbirimizi şans eseri bulduk diye düşünmeyin. Bu olayların tümü bizi bir araya getiren genel gücün aksiyonu tarafından yapılır.

Bu yüzden, bir taraftan aramızda işleyen saklı bir gücün var olduğunu anlamalıyız ancak diğer bir taraftan ise, bu güce göre hareket etmeliyiz ki ona yavaş yavaş yakınlaşalım ve onu hissetmeye başlayalım. Daha sonra aramızda karşılıklı çalışmaya başlayabiliriz.

Böylece içimizdeki değişimlerle aşama aşama onun yaklaşımlarını adım adım alarak üst gücün ifşasına doğru yakınlaşmaya başlarız. O zaman bu yaklaşımları içimizde keşfederiz ve bu üst gücü keşfetmek demektir.

12.10.2012 Tarihli Günlük Kabala Dersinin 1. Bölümünden, Rabaş’ın Yazıları

Manevi Dünyaya Girmeden Önceki Son Oyun

Soru: Çalıştayda yer alırken, halen bunun ciddi olmadığı hissiyatına sahibim. Egom için çok net ki tüm bunların hepsi bir oyun. Bu oyunun içerisinde gerçek anlamda nasıl yer alabilirim?

Cevap: Kendi cevabını ara ve kendini daha iyi anlamak ve incelemek için çaba sarf et. Benden hiçbir ipucu vermemi beklemeyin; cevap sadece çabalarınızın sonucunda gelecektir. Böylece yapmış olduğunuz aksiyonlarla neyi netleştirmeniz gerektiğini aşama aşama bilmeye başlayacaksınız. Yer aldığın her aksiyonda, daha akıllı olacaksın, söylendiği gibi: ‘‘Tecrübeliden daha akıllısı yoktur’’

Nihayetinde baş dönmesi ciddi bir hal alacaktır. Daha sonra bunun bir oyun olmadığını gerçek bir eğitim olduğunu fark edeceksiniz.

Diyelim ki önemli bir maratona hazırlanıyorsun, antrenmanlardasın, niyetin olimpiyat oyunlarına katılmak. Bu esnada ülkemizde olimpiyat oyunları öncesi yarışmalar düzenledik. Bunlar gerçek oyunlar değil sadece olimpiyatlar öncesi oyunlar. Ancak bu oyunlardan geçmezsem, hiçbir yere gidemeyeceğim! Bu oyunlarda iyi bir sonuç alamazsam, olimpiyatlara katılamayacağım.

Bu açık değil ancak şimdi yapıyor olduğumuz gibi yine de bir örnektir. Bizim için aslında oyun ve performans aynı şeylerdir! Gerçek doyuma yaklaştığımız zaman, basit bir oyun olarak düşünmüş olduğumuz şeyi aniden görürüz ki gerçekmiş.

Bu oyunla Islah Eden Işık’ı çekeriz. Buna Lo Lişma’dan (O’nun adına olmayan) Lişma’ya (O’nun adı için) ulaşırız denir. Lo Lişma, “Işık’ı hak etmiyorum” demektir ancak yine de oyunun içindeki katılımıma teşekkür geliyor. Bu katılım sadece benim gerçek katılımım değildir ancak buradaki gerçek şu ki bunun ciddi olduğunu hissetmemdir.

Aksiyonlarım Işık’ı çeker ve ben elimden geldiğince her şeyi ciddi bir şekilde yaparım öyle ki Işık beni etkilesin. Aksi halde Işık işlemeyecektir.

Soru: Öyleyse bu oyunun içerisindeki katılımımda beni ciddi olmaktan durduran şeylere karşı savaşmalı mıyım?

Cevap: Bu senin gerçek kötü eğilimindir ki kafanı karıştırır: ‘‘Boş ver, takma kafaya, ne çabası, bu sadece bir oyun’’ der. Gerçek yılanın saklandığı yer burasıdır – ne kadar sinsice hareket ettiğini gör.

Bu oyunda hepinize içtenlikle zafer diliyorum!

11.10.2012 Tarihli Günlük Kabala Dersinin 3. Bölümünden, On Sefirotun Çalışılması

Egonu Mahsom’un Diğer Tarafında Bırak

Kişi Kabala Bilgeliğine hayatının anlamı hakkında çok kişisel bir soru ile gelir. Kendisini ve ne için yaşadığını, çevresindeki dünyada neler olduğunu anlamak ve kendi kaderini kendisi tayin etmek için ne yapması gerektiği hakkında bilmek ister. Bu çok kişisel ve derindir ve diğerleriyle birlikte onun en içsel noktasından gelen bu sorulara cevap vermek çok zordur.

Bu biri, ötekine zıt gibi görünür: Bir taraftan hayatımın sırrını keşfetmek istediğim içsel bir noktam var ve diğer taraftan bir çevre ve tüm insanlık var.

Doğa ile bağ kurmaya ihtiyacım olan düşünceyi kabul edebilirim ancak bunu yapmak için bir grup insanla bağ kurmam gerektiği ve çok güçlü bir bağ ile onlara bağlanarak, tahammül edemeyeceğim bir bağlantıda onları bana en yakın, en sevdiğim, en aziz olarak kabul etmek fikri zordur.

Bu durum için hissiyatlarımın, aklımın ve geçmiş tüm kalıplarımın üzerinde çalışmalıyım. Şüphesiz ki bu, çok uzak ve bulanık görünüyor ancak şunu anlamalıyız ki manevi dünyanın girişinin bana ifşasına şükretmeliyim –  bu dost sevgisi vasıtasıyladır, öylesine uzak, nefret dolu ve istediğim her şeye zıttır.

Benim için, arzumun üzerinde diğerleriyle bağ kurma ihtiyacı, onlara hizmet etmek ve aynı zamanda tüm ödülün kendime değil onlara gidiyor olduğunu, her şeye onların sahip olacağını bilmekten daha itici ve daha hoş olmayan bir durum yoktur. Ben ve kalbim aynı zamanda onlarla olacağız! Ben de buradayım, sadece boş bir egom olacak.

Bunu anlamak çok zordur fakat kendi üzerimizde çalışarak ve yoğunlaşarak yavaş yavaş bu prensibi algılamaya başlarız. Burada bir şeyin içinde gizlenmiş içsel bir mantık vardır ve bu durum bizim dünyamıza göre saçma, nefret dolu ve uzaktır ve manevi dünyanın bize sunulduğu şekil budur. Bunun vasıtasıyla, aniden duvarın içinde beliren aralığın vasıtasıyla, bu dünyadan manevi dünyayı ayıran Mahsomun (bariyer) arasından geçebiliriz.

11.10.2012 Tarihli Günlük Kabala Dersinin 1. Bölümünden, Rabaş’ın Yazıları

İfşa’nın Basit Kanunu

Her şey çok basit: Yaradan aramızdaki bağda ifşa olur. Bu yüzden tüm gün boyunca aramızdaki bağın neresinde çalışabileceğimi aramalıyım. Onlar, kimin arasında, hangi arzuların arasında gergin olmalıdır? Herkesle nasıl ve ne ile bağ kurmalıyım? Yapmam gereken çalışma nedir?

Denir ki Yaradan aramızdaki bağda ifşa olur. Eğer on kişi varsa bu yeterlidir. Bizler sadece bağ kurmalıyız ve O, ifşa olacaktır. Ancak bağa yönelik pratik adım atmalı mıyım? Bizler sadece bağ hakkında konuşuyoruz ve Yaradan ifşa olmuyor. Öyleyse ne yapmalıyız? Yaradan ifşa olana dek devam etmeliyiz.

Bu bir kanundur! Bağ için O’na olan uyumlu doğru ihtiyaç yükselir yükselmez O kesinlikle ifşa olacaktır ve ifşanın ilk seviyesi için yeterlidir yani Nefeş de Nefeş. Veya zıt ilişkiden görüşmeyi açacağız, zıt Nefeş de Nefeş, öyleyse zıttan ifşa olmuş ve bağ kurmak için meydana gelmiş bir arzunun göstergesine sahip oluruz ve işte o zaman Yaradan’ın bizi düzelteceği haykırışı yaparız.

Bu haykırış otomatik olarak gelir zira bir aksiyon diğer aksiyonun önünü açar. Öyleyse haykırdığımız zaman, Yaradan, aramızdaki bağı düzeltecek ve ifşa olacaktır. Kırık kısım, on kişinin ayrılığının en bayağı formunun içerisinde bize ifşa olacaktır. Daha sonra gitgide daha ince kırıklığı keşfedeceğiz.

İlk önce kırıklığı kendi içindeki en ilkel formunda keşfederiz: Birbirlerine bağlanmak ve dişli çarklar gibi olmak yerine birbirlerini dişleriyle parçalara ayırmaya çalışan zıt formda, egoizmin on büyük kısmı. O zaman ıslah ve daha bayağı şekilde bağlanmak için talepte bulunuruz ve böylece Nefeş de Nefeş Işığı ifşa olur. Bu bile Yaradan’ın yaratılana ifşasıdır.

Bu durum, bağlanmanın 1/125’nin anının yeterliğinde olacağımız bağlanmanın çok bayağı bir formudur. Daha sonra aynı süreç tekrarlanır ancak çözünürlüğü daha yüksektir. Yine aynı on Sefirot ancak daha ve daha fazla bireysel parçaları keşfederek onların daha derinine ineriz.

Asıl önemli olan şey ilk on Sefirot’u keşfetmektir, ilk seviyeyi çünkü manevi formu aldığın ve doğduğun durum budur. Daha sonra bu formun içerisinde gelişmeye başlarsın. En zor kısım ilk seviyenin üzerine yükselmektir.

05.10.2012 Tarihli Günlük Kabala Dersinin 4. Bölümünden, Zohar Kitabına Önsöz