Monthly Archives: Nisan 2012

Öteki Boyuta Geçmek

Soru: Beden olmaksızın ya da onun dışında bir başka formda var olmanın anlamı nedir?
Cevap: Bilgi var; bilgi taşıyıcıdır ve bu bilgiyi hisseden insan var.  Ve onların hepsi değişebilir. Bilgi (zihin ve daha üzeri) sadece bir proteinde, silikonda veya diğer bir taşıyıcıda, bir materyalde bile ve hatta beyinde bile var olmaz.
Bilgi kendi özünde bir materyal değildir. Bilgi, bir materyal taşıyıcıdan geçmesi suretiyle onu algılayan bizleriz. Biz halihazırda bir proteinden, bir canlı taşıyıcıdan (beyinden) cansız olana bilgi aktarabiliyoruz. Bütün evrimimiz, bize aşamalı değişimlerle, ilk doğal formundan aşamalı uzaklaşarak bilgi taşıyıcısının içinde yol göstermektedir: Konuşmadan geçip, değişik taşıyıcılar üzerinde yazmaya ve ardından sanal uzayda bilgiyi kaydetmeye ve programlamaya.
Bugün, vücudun önemini kaybedeceği, hislerin başka bir boyuta aktarım yapacağı (verme niteliği) başka bir duruma açılan bir eşikte duruyoruz; şöyle ki bilgiyi beynin taşıyıcısından daha mükemmel olmak için alma niteliğinden daha başka bir niteliğe; verme niteliğine doğru değiştireceğiz.

Basitliğe Doğru

Soru: Günümüzde, bilim adamları hepimizin var olduklarını bile hiçbir zaman bilmediğimiz sayılamayacak kadar çok konuda aramızdaki mesaiyi arttıracak şekilde birbirimize bağlı olduğumuzu keşfediyorlar. Bir Kabalist bunu nasıl yorumlar? Gerçekten bu muazzam karışık hareketlerin sürekli olarak gözlerinin önünde gerçekleşmesi mümkün müdür?

Yanıt: Gerçekte, herşey çok basittir. Ve bizler daha da geliştikçe bu daha da basitleşir. İnsan basittir ve egoizm, ihsan etme arzusuna karıştığından birden çok hesaplar ortaya çıktığında Işık da basittir.

İnsan daha fazla geliştikçe, dünyanın resmini daha doğal olarak algılar. Alışkanlık, ikinci doğası haline gelir. Aynı şekilde ailenizi ve sevdiklerinizi görürsünüz: Hayatınız, doğanız haline gelir ve sevdiklerinizle olan ilişkilerinizde ya da tam olarak kim olduklarını bilmediğiniz kişilerde daha fazla çaba sarfetmezsiniz. Hepsini bilirsiniz ve tüm bağlantıları anlarsınız.

Şu anda size sanki bir problemmiş gibi gözüküyor çünkü bir çaba gerektiriyor. Fakat ihsan etme arzusu içinizde hükmettiğinde, problemler ortadan kaybolur. Manevi dünyayı tanımaya gelmek ve onun içinde yaşamaktan daha basit hiçbir şey yoktur.

“Böyle bir şey mümkün olabilir mi? Tüm atomların ve dünyaların hareketini kontrol edebilmek için, herşeye nasıl dikkat edebilirim?

Herşey kendi sisteminizde, içinizde ifşa olacağından hiçbirşeyi kontrol etmenize gerek yoktur. Ve bu yüzden arka arkaya gelen her derece baskıdan ve ne olduğunu anlamanın gereksiniminden daha da bağımsız olacaktır. Her adımla, herşey sadece daha açık hale gelecektir.

31 Mart 2012’de yayımlandı.

Bir Kadın, Bir Arzudur

Soru: Hepimiz, kadınlar ve erkekler, bir üst dereceye yükselmek için yollar arıyoruz. Peki, bir kadın doğru anlayışa nasıl gelebilir? Her şeyden öte, bir kadın bu sürece katılmazken, erkekler gruplar içinde bu soruları nasıl tartışır ve birliğe gelir?

Cevap: Bir erkeğin, Yaratan’a yönelik eylemleriyle doldurmaya ihtiyacı olduğu kap, bir kadındır. Erkek, bu kabı neyle doldurur? Yaratan’la. Burada erkek sadece bir niyet şeklinde davranır. Biz buna “perde” ve “yansıyan ışık” diyoruz. Bu, erkeğin işi. Kadının işi ise Yaratan’ın ifşa edilmesi için muazzam bir arzudur.

Bir erkeğin yapacak hiçbir şeyi olmaksızın, kadın gerçekten de büyük bir arzu ise, kadının küçük bir rolü olduğunu nerede görüyorsunuz ki?  Bu, evlenmemiş erkeklerin asla Kabala’ya kabul edilmemesinin sebebidir.  Eğer bir eşe sahip değilse bu adamın orada ne işi var? Buna “yarım beden” denir. Kabala’da şöyle bir kavram vardır: Evlenmemiş bir adam yarım bedendir. Yarım bir bedenle çalışmaya gelmemelisin.

Bir kadının rolüne neden ihtiyacımız olduğunun nedeni budur.

Lokal Kişi Başı Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYH) Yaşam Standardını Yansıtmamaktadır

Mignews.com’um haberinde, Avrupa için yayınlanmış Birleşmiş Milletler Ekonomik Komisyon raporuna göre istihdam ve dünya nüfusunun büyüklüğü arasındaki oran dengesizdir ve doğrudan doğruya yöresel GSYH’ya dayanmaktadır.

“Kişi başı GSYH, Türkiye’de çalışan nüfus sadece % 29 iken çok yüksektir. Bir sonraki yüksek olan ülke ise % 77 ile Kazakistan’dır.

Kırgızistan ve Moldova’da ise kişi başı GSYH oranları en düşük olanlardır ve istihdam oranları % 59 ve % 39’dur.

Gelişmiş ülkelerde, nüfusun büyüklüğü ile istihdam arasındaki oran refahı ve adaletli dengeyi işaret eden %50 % 60’lar düzeyindedir.

Görüşüm: Hepimizin bildiği gibi, ekonomideki rakamlar nüfusun durumunu yansıtmamakta ve istatistiklerin onlara uygun şekilde gösterdiği üzere fakirlerin giderleri üzerinde, zenginin daha da zengin olmasına yardım etmektedir. Ekonomi, bilim değildir; ancak manipulasyon yapanların kazandığı öngörülerin bir sonucudur.

Bununla birlikte, diktatörlük dönemlerinin fazla olduğunu ve toplumla doğa arasındaki ekonomik dengelerin yer değiştireceğini gözler önüne sermektedir. Biz istesek de istemesek de. Sadece dengenin formülü bizim sosyal ve ekonomik ilişkilerimizi belirleyecek ve etkileyecektir.

Kendi İçinde Saklı Olana Doğru Seyahat Etmek

Zohar kitabını okurken sanki en yüksek seviyeye ulaşmışız gibi hayal etmeliyiz- buna ulaşmak için istek duymalıyız. En yüksek seviye, bağ içinde bulunduğumuz seviyedir.

Zohar bize ihsan etme kuvvetinin bize nasıl ulaştığını ve bizim üzerimizde nasıl bir çalışma gerçekleştirdiğini anlatır. Ruhun bazı parçaları yükselir ve diğerlerinde ise his, anlayış ve bizde oluşan değişikliklerin algılayışı düşer. Bu kitabı okudukça ve tekrar okudukça içimizdeki manevi hareketlerin ihsan etme kuvveti ile bizleri etkilemesini bekleriz.

Eğer bizler manevi dünyanın açığa ifşası durumunda isek, o zaman okuma esnasında okuduğumuz herşey içimizde açıklığa kavuşur. Fakat bizler eğer manevi dünyanın saklı kaldığı durumunda isek ve içimizde ifşanın gerçekleşmesini istememiz bile içimizde fark edilir. Fakat saklı bir durum içinde olup öyle bir derecededir ki henüz manevi dünyaya ulaşmamışızdır.

Bu bir çocuğun oyuncak bir araba içinde oturmasına benzer, sanki arabayı kullanıyormuş gibi pedalı çevirir. Gerçekten kullanıyormuş gibi ve bir bakımdan da onbeş-yirmi sene sonrasında gelecekte olacağı gerçek şöföre benzer. Kendisi sürecin içindedir fakat yalnızca hazırlayıcı dereceler ve durumdadır ki nitekim aktüel gerçekleşmeye henüz erişmemiştir. Fakat bu bahsedilen durumlar erişime ilişkin yolda faydalıdır.

Buna benzer şekilde, Zohar’ı okuyarak ve içinde olduğumuzu farz ederek, Işığın, hakkında özellikle okuduğumuz niteliklere doğru hareket etmesine imkan veriyoruz. Yazılanı anlayıp anlamadığımız fark etmez fakat bu esnada Işık bizi etkiler ve ilerlememizi sağlar.

Sefirot ve meleklerin isimleri arkasında saklı olanın ne olduğunu bilmiyorum ve birşeyi gözümde canlandıramıyorum fakat bu fark etmez. Ben sadece bir şeyi hayal ediyorum: Şimdi ben Işığın etkisi altındayım, ihsan etme gücü, bana bu kuvveti bahşedecek ve dolayısıyla benim içimdeki alma arzumun üzerinde beni yönetecek. Böylece Işık benimle sürekli birlikte kalıncaya kadar ben bu şekilde devam edeceğim.

28.3.2012 tarihli günlük Kabala dersinin 3. bölümünden, Zohar

Bu makale 28 Mart 2012, saat 19:15’te Dr. Laitman’ın blogunda yayınlanmıştır.

Kapitalizm Kontrol Dışı

Görüş: (Steen Jakobsen, Saxo Bank Baş Ekonomist): “Geçen sene boyunca 16 farklı ülkeye seyahat ettim. Hepsi birbirinden çok farklı, farklı başlangıç noktalarla, sistemlerle ve kültürlerle ancak hepsi eşitsizliğin aynı nakaratını paylaşıyorlar. 2008’deki finansal krizin başlamasından itibaren gerçek kaybedenlerin orta sınıf olduğunun farkına vardım.

“Uzmanlar kapitalizme şahit olduğumuzu ve serbest pazarın kontrolden çıktığını bilmenizi sağlayacaklar. Nerede? Kapitalistik kurallara göre işleyen sadece tek bir pazar yoktur.

“Bu kriz zamanında ana politika yanıtı olarak satın alma zamanı geride kalır. Ancak bu çözüm sürmeyecektir, sosyal eşitsizliği daha keskin hale getirecektir. Gelir kaynağı ve zenginlik eşitliği, sermaye ve çalışmak için eşit bir haktır. Şu anda sermayeye serbest erişimi olan kuruluşlar sadece üstüne aşırı yüklenilmiş bankalar ve hükümetlerdir.

“Ne tuhaftır ki, uzmanlar mevcut krizi, kapitalizmin kontrolden çıkması olarak seslendirmektedirler. Bizlerin şu anda hükümetlerin ve politikacıların kontrolden çıktıklarına şahit olduğumuza dair bu konuda tartışabilirim.

“Eğitime, güvenli serbest pazarlara yatırım yapmalıyız, rekabet ve uzun dönemli eğitim maaş ve çalışma saatleri üzerine üç taraflı anlaşmalar. Daha fazla eşitlik için yol budur.”

Benim Yorumum: Çözüm hatalıdır – artık daha fazla iş görmeyen egoistik kapitalizm modeli üzerine kurulu bir çözüm bu. Bizim şunlara yatırım yapmamız gereklidir.

  1. Tüm insanlar için uygun, tek seviye refaha ulaşmak,
  2. Zorunlu, bütünsel eğitim ve yetiştirmeyi tanıtmak.

Bu iki önlem de krizi eleyecektir çünkü bunlar, doğayı ve etrafındaki dünyayı yok eden insanlar arasındaki uyuşmazlıkları ortadan kaldıracaklardır; bizleri değiştirecekler ve bizler de yeni bir refah ve denge ekonomisini nasıl yaratacağımızı anlayacağız.

29 Mart 2012’de yayımlandı.