İş Yaşamın Merkezi midir?

Soru: Eğer insan nüfusunun yarısı çalışmıyor olsaydı, yani çalışanlar eğer çalışmayanlara ve sadece okuyanlara, araştırma yapanlara destek olmak, vermek zorunda kalsaydı, o zaman çalışanlar ve çalışmayıp okuyanlar arasında karşıtlık meydana çıkmaz mıydı?

Cevap : Öncelikle, birey hem çalışanlara hem de okuyanlara aynı şekilde uğraşan, katkıda bulunan kimse olarak bakmalıdır. ”Çalışan veya çalışmayan” şeklinde bir kavram olmayacaktır. Yaptığımız araştırma ve istatistiksel verilere göre, dünya nüfusunun %1-2’i gerekli gıda maddelerini üretebilir ve ek olarak nüfusun %6-7’si de insanın ihtiyacı olan diğer kalan şeyleri üretebilir. Gerekli olan herşey; anlayabildiniz mi? Diyelim ki üreten bu kişi sayısı dünya nüfusunun %10’u olsun o zaman kalan diğer kimseler ne olacak? Onlar ile ne yapılacak? Yok mu edilecekler?

Anlamamız gereken aslında, kişinin tamamen bugünkü çalışma tarzı içinde olduğu gibi çalışmak zorunda olmadığı. Geçmiş son birkaç yüzyıl dışında, kişinin, sabahtan akşam geç saate kadar çalıştığı görülmemiştir. İş, kişi için çok önemli bir hal haline gelmiştir. Rahatlık için, çocuk yuvaları bile firmalara yakın yerde olmak üzere organize edilmiştir. İş genel anlamda yaşamımızın merkezi haline, bu statüsüne ulaşmıştır.

Fakat neden bu şekilde olmalıdır ki? Neden kişi işe günde iki saat gelerek ve kalan zamanını okuyarak geçiremez? Bu şekilde kişi kendi eğitimi üzerinde çalışır, bütünsel gelişim üzerine çalışır. Kişi ve sürece ait olur ve hergün değişim derecesine göre, doğa ile kendini büyük bir denge haline getirir. Ve bu devamlı bir yenilenmedir. Bizler bunu yapmak mecburiyetinde kalacağız. Kimsenin birşeyden vazgeçmesi gerekmez; herkes bu konuda eşit olacaktır.

Bugün eğer bir kimse ile iletişime geçerseniz, öncelikle ortaya çıkanlar: Kimsiniz, neredesiniz, mesleğiniz nedir, ne kadar para kazanırsınız? İşte bunlar bizi ilgilendirir. Fakat bizler şimdi farklı bir toplum tarzına doğru geliyoruz. Ne Dünya ne de doğal kaynaklar veya çevre (çoğunu zaten kirlettiğimiz) bizim bu şekilde ilerlememize izin veremeyecektir. Bizler bunu zaten görüyoruz.

Bizler hiç bir şekilde kimsenin fikrini değiştirmeye çalışmıyoruz, diğer bilim adamları gibi, bu şekilde hareketlerimize yön vermemiz gerektiğini yani başka şekilde değil; bizler basit bir şekilde mümkün olan bir çareyi sunuyoruz. Bizler başka önerileri duymaktan da memnun oluruz. Bizler sürekli bir şekilde araştırma yapıyoruz ve bu metodolojiyi devamlı en yeni veriler ile tamamlıyoruz. Genel anlamda bu çalışma araştırmanın bir parçasıdır. Eğer bana 10 sene önce bunu sormuş olsaydınız, o zaman bugün dediğimin sadece ufak bir bölümünü benden duyardınız. Bunun yanısıra, bizler dünyadaki diğer meslektaşlarımız sayesinde çok şey keşfettik ve halen birbirimiz ile karşılıklı iletişim içinde daha da yakınlaşma sağlayarak beraberce ilerliyoruz.

Šiauliai Universitesi, 22.3.2012 tarihli Litvanya’daki dersten

Bu makale Dr. Laitman’ın blogunda 8 Nisan 2012, 15:39’da yayınlanmıştır.

Tartışma | Share Feedback | Ask a question




"Kabala ve Hayatın Anlamı" Yorumlar RSS Feed