Monthly Archives: Aralık 2011

Günlük Kabala Dersi

1. Bölüm: Şamati Makalesi, No: 189: Eylem Düşünceyi Etkiler

Video –   Mp3

2. Bölüm: Zohar Kitabı – Yaratılış Bölümü Sayfa 66

Video –   Mp3

(Bu bölümün çevirisi olmadığından İbranice linkleri verilmiştir.)

3. Bölüm: Talmud Eser Sefirot – Sayfa 322

Video –   Mp3

(Bu bölümün çevirisi olmadığından İbranice linkleri verilmiştir.)

4. Bölüm: Baal HaSulam’ın Yazılarından – Özgürlük Makalesi

Video –   Mp3

Kendi Üzerime Yükselişin Manevi Noktası

Eğer bizlerin ihsan etmek niyetiyle bu hayatın üzerine yükselmeye ihtiyacı varsa o zaman bu düzlemdeki hayatın ne kadar kötü olduğuna bakmayarak, bunun üzerinde Yaratan’la en uygun ilişkiyi yaratabiliriz. Bu durum şimdiden fiziksel, hayvani hissiyatların seviyesinden manevi niyetlerin seviyesine yükselişin birincil noktasını gösterir.

İki seviye vardır: Hissiyatın seviyesi ve niyetin seviyesi ki bu aynı zamanda hissi bir seviyedir ancak bu Veren’le bağlanır. Hissiyatın içinde, arzunun içinde, kendimi iyi ya da kötü hissedebilirim. Oysa ki niyet olduğunda, bu durum ya benim kendimin içindir veya Yaratan içindir.

Eğer ki özgür seçime ulaşmak istersem, niyetin seviyesinde çalışmaya ihtiyacım vardır. Arzumun seviyesinde ne olacağı önemli değildir – sadece niyet hakkında endişe etmem gerekiyor. Aşağıda, çok kötü bir hayat olabilir, niyetin seviyesinde kutsallığı edinirim ve Yaratan’a şükrederim. Eğer bunu yapabilirsem, ihsan etmek niyetini, ”Lişma”yı edindiğimin işaretidir.

Arzumun üzerine yükseldim, kendimi arzumdan ayırdım, arzumu kısıtladım ve kendimle ilişkili olarak iyi veya kötü her ne varsa herşeyi durdurdum. Kendime dışarıdan bakarım ve bu makinenin nasıl kendisini, kendi parametrelerini ve koşullarını hissettiğini görürüm. Ve daha sonra bu makinenin başka birşeylerin niyeti için nasıl çalışmaya ihtiyacı olduğunu anlarım. İşte bu duruma kendimden kopmak denir.

20.12.2011 Tarihli Günlük Kabala Dersinin 3. bölümünden, “TES’e Giriş”

Bir Grup Aramaya Başladığın Zaman

Hiç kimse kendi başına bir Kabalistik grubu aradığı ve arkadaşa ihtiyacı olduğu için gruba gelmez. Eğer bir kişi bir arkadaş grubuna veya birlikteliğe ihtiyacı olursa onu ya bir meyhanede veya bazı klüplerde arar ancak Kabala bilgeliğini çalışan insanların olduğu bir grubun içinde aramaz.

Bir kişi bu gruba içsel talebi doğrultusunda ulaşır. Kalbinde bu arzu uyanır ve bu arzu burada içsel çağrısına cevap bulabileceği hissiyatını kişiye verir. Kişi hisseder ki burada farklı birşeyler var bununla beraber bunun kesin olarak ne olduğunu bilmez yinede kişi bunu bilinçsiz bir şekilde hisseder.

Kişi bunun içsel arzusuna bir şekilde bağlı olduğunu hissettiği zaman bu yere gelir. Bir kişi neden geldiğini bilmez; o Yukarıdan oraya getirilir. Denildiği gibi, Yaratan adamın elini hayırlı bir kısmetin üzerine koyar ve ona,”Al bunu!”der.

Ancak, kişi bir müddet çalıştıktan ve farklı koşullardan geçtikten sonra (ki bu aylar ve hatta yıllar alabilir) kişi nihayetinde kendi başına ilerleyebileceği güce sahip değildir ve bunun ancak dostlarının içinde olan aynı arzularla bağ kurabilirse mümkün olabileceğini anlar.

Bu andan itibaren, bu kişi bir grup arıyor denir yani arzulanan amaca kendi başına ulaşamayacağını daha iyi anlar ve böylece tüm diğer dostlarına ihtiyaç duyar. Kişi gruba, dost sevgisine ihtiyacı olduğunu hisseder. Buna göre, kişi kendisiyle birlikte çalışan dostlarıyla özel bir bağ kurmaya başlar öyle ki bu durumda onların bir grup olarak anılacağı mümkün olacaktır denir.

Bu ana kadar onlar bir grup değildir sadece belli bir sayıdaki insanın beraber oturduğudur… Seninle beraber olanlarla bağını hissetmiyorsan, onlar olmaksızın amacı edinemeyeceğini anlamıyorsan o zaman senin hiçbir dostun ve grubun yoktur. Eğer ki başarmak istiyorsan bu ilişkileri inşa etmeye ihtiyacın vardır.

Tüm bütün bunları netleştirmen gerekir ve bu durum zaman alır. 20 yıldır beraber çalıştığın ve onlarla dersleri dinlediğin ve hatta bunun hakkında konuştuğun insanlar var ancak halen içsel arzuya, kalbin anlayışına sahip değiller bu yüzden dostlarla bir bağ olmalıdır çünkü aksi halde sen kendini dolduramayacaksın. Onlar bu içsel karara ve amaca sahip değil ve bu durumda grup bağ kurmaz.

20.12.2011 Tarihli Günlük Kabala Dersinin 1. bölümünden, Rabaş’ın Yazıları

İnsanlığın Geleceğini Gören Adamın Vizyonu

Bizler Baal HaSulam’ın ”On Sefirot’un Çalışılmasına Giriş” adlı makaleyi çalışmaya başladık ki bu makale diğer tüm makaleler arasında benim için onun en önemli makalesidir. Ari’nin öğrencisi olan Haim Vital tarafından yazılmış olan Ari’nin Oracles Kitabından kısmen alıntıları içerir. Gerçekte bu giriş, amaca ulaşmamız için geçmemiz gereken tüm yolu kapsar.

Bununla beraber yeteri kadar diğer materyalimizde vardır ancak hiçbirisi sürekli, adım adım, metodik ve gönüllü şekilde değişmemiz ve ilerlememiz için tek başına yolu açıklayamaz. Diğer makaleler ve girişler bizlere Kabala bilgeliğinin genel bir bakış açısını verir veya buna bazı özel açılardan bakmamızı sağlar.

Ancak bu metot çok dar bir yolu seçer, ister dindar veya laik bir kişi olsun, bu yoldaki tüm zorluklar ve incelemelerle beraber mutlak realizasyonu nasıl edineceğini, hayatının anlamı hakkında soru sormaya başlayan kişiye hedeflenen çizgiyi gösterir.

İşte bu yüzden bu giriş alışılmadık derecede derindir ve yeni başlayanlar için kolay değildir. Kişinin bunu hazmetmeye başlaması, anlaması ve kendisini bunun içinde bulması yıllar alır. Kişinin büyüyene ve daha fazla ifşa edebilene kadar küçük parçalarla dikkatli bir şekilde çalışmaya başlaması gerekmektedir. Şunu anlamalıyız ki bu giriş bilinçsiz gelişimden bilinçli gelişime gitmiş, insan gelişiminin son safhası olan yeni bir çağın başında duran bir insan tarafından yazılmıştır.

Şimdi bizlerin insan bile diyemeyeceğimiz ancak sadece gelişmiş hayvanlar gibi içgüdüleriyle hareket eden ve doğanın güçleri tarafından yönetilen bu safhadan yeni bir seviyeye yükselmeye ihtiyacımız vardır. Bu yaratılanın içinde Yaratan’la benzer olmak için dizayn edilmiş olan bazı şeyler gelişmeye başlar.

Bu sürecin başlangıcındaki bu insanı, yaklaşımını ve bakış açısını anlamalıyız ve ona benzemeye çalışmalıyız.

18.12.2011 Tarihli Günlük Kabala Dersinin 3. bölümünden, ”On Sefirot’un Çalışılmasına Giriş”

Manevi Çalışma Karşıtların Kombinasyonu Üzerine Dayanır

Soru: İki durumu, bunların içerisinde birinde dostlarım için birlik olmak için talep etmem gerektiği zaman ve diğerinde de gruba yönelik küçük olmam gerektiğinde, nasıl bağlayabilirim?

Cevap: Kişi aynı anda iki durumun içerisinde görünmelidir. Bir taraftan, düşünüyorum ki ben büyüğüm ve dostların kurtuluşu benim elimde. Diğer taraftan ise, küçük olduğumu düşünüyorum ve ben tamamen onlara bağlıyım. Bu iki durum karşılıklı olarak birbirini elimine etmemelidir. Maneviyat her zaman iki durum üzerine inşa edilir, ancak bizim bununla bir problemimiz var.

İşin gerçeği tek bir güç, almanın gücü dünyamızda işler. İşte bu yüzden bizler sağ ve sol çizgilerin kombinasyonun, bu iki gücün yaratmış olduğu üst dünyayı hissedemiyoruz. Ve bizler ihsan etmenin ve almanın gücünü içeren orta çizgiyi ekliyoruz. Bunların arasındaki denge, birliğimizin noktasının içindeki içsel doyumu yaratır.

Nihayetinde, sürekli olarak tüm çabamız bu iki gücün arasında olmak – Ben, Yaratan ve grubun çelişkisi içerisinde, hepsi bir arada veya ayrık olarak – bunları bağlamak ve bunların arasında özgür bir şekilde döneceğim yer olan kendi içimdeki bir sisteme birleştirmektir.

Dünyamızdaki herşey bu iki gücün etkileşimi üzerine inşa edilir, genişleme ve daralma, artı ve eksi. Ancak buradaki problem ise bu iki güç egoistik algıya aittir. İçimizde tamamen farklı bir yapı oluşturmaya başlamalıyız, almanın ve ihsan etmenin gerçek anlamda birbirine zıt olacağı bir yapı. Bu iki çelişkili durumun üzerine yükselerek ruhun yapısını oluştururuz.

Bu yüzden bu iki güçten birini iptal etmek hakkında endişelenmenize gerek yok. Bunun yerine, zıtlığın içinde yaşamalısınız, birçok problemin varoluşunun yanı sıra diğerleriyle mutlak birlik içinde olmaya çalışmalısınız.

11.12.2011 Tarihli Pazar Sanal Dersinden

Yeni Arzular İçin Alçalmak

Soru: Sürekli farklı formlardan geçerken, Yaratan ve birlik için olan aynı arzuyu nasıl tutabiliriz?

Cevap: Birbiri ardı sıra seviyeler arasındaki düşüş bana yeni bir arzunun, isteğin gücünü verir. Örneğin, dün yemek yedim ancak bugün tekrar acıktım. Aynı şekilde doğal olarak, birliğe istek ve arzu duymalıyım.

Şimdiki seviyemizde dururken, bir sonraki seviyeyi düşünürüm. Benim için ideal olanı. O zaman ben büyür ve idealime yükselirim. Öyleyse şimdi bu yükselişi nasıl tutabilirim? Yeni yükselişe eşdeğer olan bir arzuya ihtiyacım var, bir önceki arzunun iki kat büyüğü bir arzu. Diğer bir ifade ile daha yüksek bir seviyeye yükselmek için, iki kat kaybetmeliyim.

Bu durum şunu ortaya çıkarır, iki adım geriye ve bir büyük adım ileriye doğru. Bu böyledir zira bir önceki seviyenin arzusuna dönmek benim için yeterli değildir; iki kat düşüşü, çift kaybı hissetmeye ihtiyacım var. Bu yeni gerekliliği sadece gruptan edinebilirim ve sadece o zaman bir sonraki seviyeye yükselebilirim.

15.12.2011 Tarihli Günlük Kabala Dersinin 4. Bölümünden, ‘Özgürlük’

Kötü Bir Arzu Bir Nevi Hediyedir

Zohar Kitabı, Bölüm ”VaYera (Ve Yaratan Göründü),” Madde 167: Yaratan bir kişiyi sevdiği zaman, ona bir hediye gönderir. Ve hediye nedir? Öyle ki fakir olan bununla ödüllendirilir.

İçinde yaşadığımız dünya manevi dünyaya zıttır. Manevi dünyadaki bir hediye bu dünyada bir ceza gibi anlaşılır yani tam tersi. Bu yüzden Üst realite ile ilgili denir ki: ”Ters bir dünya gördüm”.

Yukarıdan bir hediye, bir arzu vasıtasıyla olan bir uyanıştır. Bizler hepimiz duran seviyeden, ”küllerden” yaratıldık. Diğer bir ifade ile arzuların öylesine düşük bir seviyesinden geldik ki kişi kendi manevi varlığını veya maneviyat için olan arzusunu hissetmediği bir yerdir, kişi nereden ve neden geldiğini bilmez ve hayatın anlamının amacının farkında değildir. Kişi hiçbir şey hissetmez. Bu bizim başlama noktamızdır.

Herşey sadece arzunun yükseltilmesi ve güçlendirilmesi vasıtasıyla gelir. Bununla ilgili şöyle denir: ”Kötü eğilimi Ben yarattım”. Ancak burada bunu hissetmek ve bu yaratılışı kendisinin içine indirgemek kişiye bağlıdır. Zaman geçtikçe bu eğilim kişinin içinde daha fazla uyanır ve bunun gerçekten kötü olduğunu kişi tanımlamalıdır.

Yaratan bir arzu uyandırır, ancak kişi bu arzunun bozuk olduğunu idrak etmeli ve bunu almaktan ihsan etmeye, kötüden O’na benzerliğe çevirmelidir. Bu tamamen kişiye bağlıdır. Denir ki: ”İşin Başı ve Sonu Benim” Yaratan bir arzu verir ve daha sonra kişi bu arzuyu bir analize götürmeli ve alınan arzunun içinde sevinçli olmalıdır. Kişi, hocası, grubu ve kitapları vasıtasıyla bu arzunun içindeki kötüyü tanımak fırsatını aldığı için mutludur. Kişi anlar ki bu bozuk arzu Yaratan’dan geldi, şu prensibe göre: ”Kötü eğilimi Ben yarattım”

Daha sonra bu kişi arzusuna uygun bir yaklaşım geliştirir: Kişi bu arzuyu iyiye, Yaratan’a eşitliğe, İhsan etmek isteği için, değiştirmek ister. Kişi bu karara geldiği zaman, Yaratan’dan bu arzusunu dönüştürmesini talep etmeye başlar.

Kişi o zaman bu taleple Yaratana yakarır. Bu aksiyona ”Oğullarım Beni yendi” denir. Ve Yaratan kişiye kötülüğü iyiliğe dönüştüren güç, perde bahşeder. Bu, ”İşin Sonu Benim” cümlesinin anlamıdır. Bir kişiye arzu vererek, Yaratan şimdi onu dönüştürür.

Ara durumda kişi bağımsız bir şekilde ne aldığını ne istediğini ve Yaratan’dan ne talep ettiğine karar verir ve gelişimin bu safhaları vasıtasıyla, kişi Yaratana mutlak benzerliğe doğru ilerler.

Zaman geçtikçe kişi daha fazla bilgi, farkındalık, anlayış, edinim ve ona kötü eğilimi veren Yaratan için sevgi koşulunu elde eder, böylece kişiye Yaratandan ne kadar farklı olduğu ve O’na nasıl benzer hale gelebileceğini fark etmesi için fırsat sunulur. Bu duruma şükürler olsun ki kişi Yaratandan bu dönüşümü ve yakınlaşmayı talep edebilir, bunun yanı sıra bağımsızlığı, mükemmelliği ve Yaratana bağlanmayı elde eder.

Bu süreci anlayan bir kişi ne zaman Yaratandan kötü bir arzu alırsa O’nu haklı çıkarır. Bu durumda, bunun içinde kötülük görmüyorum daha ziyade yeni realitemi ortaya çıkarabilecek bir hediye olarak görürüm. Anlarım ki Yaratan beni bağımsız ve O’na benzer yapmak için içimde sevgiyi ortaya çıkarmaya çalışır.

04.02.2011 Tarihli Günlük Kabala Dersinin 1. bölümünden, Rabaş’ın Yazıları

Egoistlerin Aşina Olmadığı Sevgi

Gerçek sevginin hissiyatına ulaşmak gerçekten kolay değildir. Dünyamızda var olan tek sevgi kişinin kendisi için olan sevgisidir. Birşeyi sevdiğim zaman ona yakınlaşmak isterim, onu kendime yakın getiririm ve kendimi o birşeyle doldururum. Diğer bir ifade ile onu yakalamak isterim. Bizim için ‘sevgi’  elde edilen bir durumdur. ‘Seviyorum’ demek benim olanı seviyorumun gerçeğidir yani haz almak arzusunun dediği budur.

Kabala’nın bahsettiği sevgi tamamen farklıdır ve bunu iyi bir şekilde anlayamayız. Bize bağlı olmayan bir Üst Güç var ve bizden önce yaratılmıştır, biz olmaksızın, şöyle ki, Yaratan’ın yaratılanı yaratmak arzusundan önce. Yaratılan, Yaratan’ın, bu üst gücün dışında var olan ve O’nu algılayan birşeydir.

O’nu algılamak demek, O’nu anlamak, hissetmek ve O’nun niteliklerini edinmek demektir. Yaratılanın, Yaratan’ı algılamak noktasına getirmek için, yaratılanı Yaratana zıt niteliklerle yaratmak gerekliliği vardı: egoistik sevgi içinde. Ve gelişim yaratılanı, ‘komşunu kendin gibi sev’ diye adlandırılan Yaratan sevgisine getirmelidir. Tüm bunlardan sonra Yaratan ve yaratılan dışında hiç birşey yoktur.

Bizler bu gelişim vasıtasıyla kendi başımıza gitmeliyiz, şöyle ki, hissetmeli, anlamalı, incelemeli ve Yaratan’ı algılamanın tüm detaylarına değer vermeliyiz. Ve nihayetinde, dışımızda var olanı algılamayı geliştirmek için egoistik sevgimizi değiştirmeliyiz – zevk almak arzusu sadece kendimizi algılamamızı sağlar ve kendimizi kendimizin içine hapseder. İşte bu yüzden dışımızda olana ‘komşu’ denir. Zira bu algı bize Yaratan’ın derecesi, konumu tarafından verilir, bu iyi eğilim olarak adlandırılır.

Bu iki koşulun dışında başka hiç birşey yoktur: ya ben kendimi algılarım veya Yaratanı algılarım. Ancak bu dönüşüm bize mutlak olarak net değildir çünkü ben bu ikinci koşuldan kopuğum ve bunu hissedemiyorum. Kendimi hissetmekten O’nu hissetmeye gitmeye bana yardım etmek için, Yaratan egoistik arzumun, bana yalnız olmadığımın hissiyatını veren kendi kendimin algısının içerisinde bir ilüzyon hazırladı.

İşte bu yüzden ‘komşum’ olarak adlandırılan ve cansız, bitkisel ve hayvansal dünyayı ve insanları dahil eden bir çevrenin içindeyim gibi hissederim şöyle ki farklı yaratılanlar, yaratılışın farklı parçaları varmış gibi. Ve ben, sıradan bir insan olarak bu çevreyi ya kendim için nasıl kullanabilmeyi veya çevrenin kendisi için birşeyler yapmaya gayret etmek için pratik yapmayı hissederim.

Çevre için birşeyler yapmak ihtiyacım Yaratan için arzum uyandığı zaman ortaya çıkar. Henüz bu arzuyu anlamıyorum, Yaratanı bilmiyorum ve işte bu yüzden bana bu tür pratikler verilir: Komşuna, senin dışında olanlara özgecil davranmaya çalış. İşte burası komşun için sevgini inşa edebileceğin yerdir.

Bu pratikler vasıtasıyla yeni nitelikler ve anlayışlar kazanacağın ve bir çok arınmalar yapacağın zaman Yaratan’la yakınlaşabilmek için bir bağa sahip olacaksın.

29.11.2011 tarihli Günlük Kabala Dersinin 1. bölümünden, Rabaş’ın Yazıları