Zohar İçimde İfşa Olur

Zohar kitabını okurken hep (en önemli şey bu) üst sistemlerin bulundukları konumu düşünmeliyiz. Onlar herbirimizin içinde bulunup tarafımızdan ifşa edilmeliler. Okuduğumuzda ya da dinlediğimizde, işittiğimiz tüm isimlerin ve olayların, partsufim veya sefirotların (atik, arihanpin, parsa, yükseliş, iniş, birlik, ayrılık) ne zaman içimize hissedileceği bizim için tek beklenti olmalı. “Bunları içimizde ne zaman hissedeceğiz?” Tüm bu nitelikler ve uygulamalar içimizde, hissiyatımızda; işte atik ve orada arihanpin ve de burada ortada parsa ve beni hissetmekten alıkoyan her ne oluyorsa. Tüm bunlar insanın içinde ifşa olmalı, nihayet manevi dünya insanın içinde, her ne kadar bizler onu bizden çok uzaklarda olduğunu varsaysakta. Ancak “Realiteyi Algılayışımızdan” da öğreniyoruz ki bizler tüm gerçeği sadece içimizde hissediyoruz ve maneviyatı ise içimizde en derinlerde hissediyoruz.

Dolayısıyla, okurken aynen bir operatör gibi davranarak, büyük arzuyla Zoharın söylediklerini içimde derinlerde bir yerde ifşa etmeye çalışmalıyım.

“Yaratılış Düşüncesi”,”Atik”,”Arih Anpin”,”Ketere yükseliş” gibi kelimeleri okuduğumda onları içimde nasıl hissettiğimi anlamaya çalışmalıyım. İsterim ki Zohar tekstinde okuduğum her bir kelime ona tekabül eden hissi ifşa etsin içimde. Eğer sürekli bu işle meşgulsan, maneviyatı ifşa etme çabası içindeysen, bunu asla aklınızdan çıkarmayın. Her dersten önce, Zohar kitabında okuyacağınız her bölümden önce, hep bu niyete dönmeniz çok önemlidir. Şu an Toranın içsel muhteviyatı ile çalıştığımızı hatırlayıp toranın içinde insanın içselliğinin ifşa olduğunu bilelim.

Farklı düşünceler, arzular ve nitelikler içimizde ve onların derinlerinde maneviyatın gerçeği ifşa olur ki tüm bunları Zohar kitabında okuruz. Bu yüzden benim tüm dikkatim ve beklentim hep, içimde ne ifşa edeceğime odaklanmış olur. Öncelikle hep bunu düşünür ve her zaman bu kelimelerin içimde ne tür tepkiler uyandırdığına konsantre olurum. Hatta onların imgelenmesi dahi önemsiz kalır içimizde olan biteni hissettiğimizde.

Bu büyük arzumuz böylece dua olmuş oluyor. Tekste bu tarz yaklaşımla çalıştığımızda, bu alışkanlığımıza, aramızda oluşturduğumuz bağı da katmış oluyoruz. Aslında Zohar kitabı da aramızdaki bağı oluşturmak için yazıldı ve bu bağ bedenler arasında olmayıp, içimde, tüm ruhların noktalarının arasında-BENDE.

Bu bağlantıyı ben içimde inşa etmeliyim. “Ben” sureti ve “Ötekiler” sureti arasında oluşan ilişkide, içimde manevi alma kabımı inşa ederim ve de maneviyat ifşa olur. Dolayısıyla tüm dikkatimin içimde odaklanıp hiç bir kelime ya da tekstin bunu bozmaması, anlamın hep içimde yaşadıklarımla ilgili olması.

Kelimenin kendisini duymakla ilgilenmeyip, içimde uyandırdığını hissetmek- çünkü kelimenin asli anlamı odur. Sonunda tüm kelimeler bu dünyadan alınma ve onlara manevi anlamı yükleme benim içimde.

(25-11-09- ZOHAR Kitabı) Dersi içinden alıntıdır.

Tartışma | Share Feedback | Ask a question




"Kabala ve Hayatın Anlamı" Yorumlar RSS Feed

Önceki yazı: