Karşılıklı Garanti Olmaksızın Hayat Yoktur

Soru: Karşılıklı garanti ile ilgili olarak, bedendeki diğerleriyle karşılıklı garanti içinde yaşayan her bir organın çalışmalarını örnek veriyorsunuz. Bu sistem kapalı ve birleşik.

Ancak insan toplumu içerisinde hiçbir birleşik sistem yok. Burada ve orada, insanlar bir kurala veya birbirlerine karşı olan kavga durumuna göre değişik gruplar halinde birleşik durumdalar. Hâlbuki insan toplumunun insan bedenine benzer tek genel bir sistem olma algısı yok. Ben bir diğer insanı kendi bedenimin parçası olarak hissetmiyorum ve bu yüzden onunla karşılıklı garanti durumunu sağlamam.

Cevap: Sen şunu söylüyorsun: getirdiğiniz tüm örnekler bilimsel araştırmalardan, bunun yanı sıra ek olarak, doğada gözlemlediğimiz ise ‘‘yargıç gözüyle görebildiğine inanır’’ prensibine göre ki bunlar güzel örneklerdir. Her şey iyi ve harikuladedir ancak ben bireysel olarak bunu hissetmiyorum. Bunu mantıksal olarak anlarım ancak aklımdaki anlayış beni entegral bir form içinde var olmaya mecbur bırakmak için yeterli değildir.

Eğer bu benim hissiyatım içinde olsaydı, eğer ben sizinle beraber hareket etmezsem başarılı olmayacağımı ve her şeyin güzel olduğu önemli yaşam amacına ulaşmak için size ihtiyacım olduğunu bilirdim. Yine de sen iyi bir hayatın sen ve ben birleşik olduğu koşulda mümkün olduğunu söylüyorsun. O zaman, daha iyi bir hayata, amaca ulaşırız ve tüm krizlerden ve çevresel sorunlardan kurtuluruz. Ancak ben bunu hissetmiyorum. Ben bunu bilim adamlarının yaptığı gibi anlayabilirim.

Fakat neden bilim adamları hep beraber dışarı çıkıp bağırmıyorlar? Onları bunu yapmaktan engelleyen ne? Görmüyorlar mı gerçekleri? Görüyorlar! Neden onlar bileşmiyorlar, ortaya çıkıp bağırmaya başlamıyorlar: ‘Arkadaşlar, az biraz kaldı ve dünya patlayacak! Yeryüzü yıkılacak ve parçalara ayrılacak!’ Yakın gelecekte öngörülen hiç hoş olmayan olayları neden haykırmıyorlar?

Bunun sebebi onlarında problemlerinin aynı olmasındandır. Sana problemlerimizi gözlemleyen ve sadece birliği izlememiz gerektiğini gören binlerce bilim adamı, toplumbilimcisi, ekonomi yöneticisi ve birçok akıllı adamın listesini verebilirim. Onlar neden birlik olmuyorlar? Çünkü onlar bunu hissetmiyorlar sadece görüyorlar.

Akıl ve hissiyat arasında fark vardır. Akılda var olan kişi mecbur kılmaz. Kişisel hayatlarımızda bir şeyleri yapmamamız gerektiğini görüp bildiğimiz defalarca olmuştur ancak yine de yaparız. Örnek olarak sigara içmek. Sigara içmenin zararlı bir şey olduğunu söylemelerine rağmen, haz hissiyatı veya tembellik beni bu alışkanlığın gücü altında bırakır.

Ne yapabilirim? Bizim dışımızda bunu realize edebilecek başka diğer insanlar görmüyorum. Bizler bu çevreyi güçle organize etmeliyiz. Çevre suni olarak birlik için, küresellik için ve bütünsel birleşmek için olan ihtiyaç hakkında konuşmaya başladığı zaman, bu çevre herkese yeni bir hissiyat getirecektir.

Daha sonra herkes hissedecektir: ‘benim gerçekten buna ihtiyacım var! Neden buna sahip değilim?’ Aynı şekilde, bizler önümüzde oynak tavsiyelerle buna zorlanıyoruz. Bu durum akıldan hissiyata geçecektir. Bir hissiyat bir arzudur ve akıl ise bir düşüncedir. Ben arzumun içinden zorlanmalıyım ve bunu edinmeyi yakarmalıyım. Bir arzu bir şeyler için yoğun bir özlem olmalı.

Bu durum yalnızca kıskançlık, tutku vasıtasıyla mümkündür ve onur için bir arzu, herkesin bunun hakkında konuştuğunu gördüğüm zaman, böylelikle onlar bana bunu değerli olduğunu hissettirir ve bu gerçekleri bana tavsiye ederler. Aksi halde, bana hiçbir şey olmaz, hiçbir ilerleme. Onların bana yeni bir yatağı nasıl tavsiye ettikleridir: ‘Bunu almalısın! Bu olmadan, iyi bir uykunun ne olduğunu bilemezsin!’

Eğer bu reklâm sürekli çalışırsa, hiçbir seçeneğim yoktur. Sonuç olarak, ben bu işyerini tekrar ararım ve bazı durumlarda, kendim bu işyerine gidip bunu alırım. Eğer ben olmasam bile insanların çoğunluğu bu reklâma kendini kaptıracaklardır. Bu şekilde işler. Bu yüzden, malların maliyetinin %70’i reklâm gideridir.

Reklâmın bizi kendi objesine nasıl yönelttiğini görebiliriz. İşte bu yüzden bizler sadece tavsiye ile ilgilenmeliyiz. Ve bu birisinin buna olan ilgisinden dolayı değil daha ziyade bizim seçimimizin olmadığındandır. Öyleyse, bu önemli mesajı kendimize tavsiye edelim.

Daha sonra bu doğru beyin yıkama vasıtasıyla, bizler bütünleşmenin, birliğin ve karşılıklı garantinin önemine geleceğiz. O zaman bunu özleriz; aniden buna arzu duyacağız. Neden? Bunun sebebi çevrenin içindeki önemin üstünlüğünün genel farkındalığının etkisi altında olduğum için benim üzerimde hüküm sürecektir.

Yeni Bir Kitap Hakkındaki Konuşmadan 11.07.2011

Tartışma | Share Feedback | Ask a question




"Kabala ve Hayatın Anlamı" Yorumlar RSS Feed