Ego’nun Üzerinde

Diğer her şeyden öte, egonun üzerine yükselirsek, muazzam bir keşif yaparız: dışımızda hiçbir şey olmadığını ve tüm dünyanın içimizde olduğunu fark etmeye başlarız. Ve bu mantıklıdır zira ben gerçekten dışımda ne olduğunu bilmiyorum.

Kişi sadece duyularına gireni algılar ve sinir sistemi vasıtasıyla nihai ‘‘imajı’’ işleten beyine ulaşır. Dünyayı algılama şeklimiz bu. Duyularımızdan realitenin bir parçasını yok etmek için bir siniri ayırmak yeterlidir.

Dolayısıyla, kişi kendi üzerine yükseldiğinde, artık görür ki algısı onun dışında değil daha ziyade her şey tamamıyla kendi duyularına, arzusuna, düşüncesine, hissiyatına ve aklına bağlıdır. Ve bizler bu parametreleri nasıl değiştireceğimizi bildiğimiz zaman, algımızı genişletebilir ve beş duyunun sınırları üzerine yükselebiliriz.

İşte ‘‘Kabala Bilgeliğinin’’ adının geldiği yer burasıdır, tam olarak ‘‘almanın’’ aklını ifade eder. Kişi bunu kullanarak aşama aşama hayvani bedeninin fiziksel duyularının dışına çıkar ve hissiyatını sonsuzluk noktasına genişletir. Halen bu dünyada yaşarken, maddesel bedeni ile artık kendisini daha fazla ilişkilendirmediği seviyeye doğru ilerler çünkü o bu hayvani bedeninin üzerinde çok daha büyük bir realite görür.

Şimdi artık o, hayatını beş duyunun algısına göre düzenlemez. Ve hatta beden öldükten sonra bile, kişi bu bedenin üzerinde kazanmış olduğu realitenin içinde kalmaya devam eder. Ölümü hissetmez zira bedeninin ölümünden önce algısına yeni bir boyut girmiştir.

Bu şekilde kişi iki seviyede yaşar: maddesel seviye ki hepimiz gibi ve egosunun üzerinde yükselmiş olduğu ‘‘manevi’’ seviye.

Tartışma | Share Feedback | Ask a question




"Kabala ve Hayatın Anlamı" Yorumlar RSS Feed