Daily Archives: Kasım 27, 2011

Form Eşitliği Kuralına Uymak

Soru: İnsanlar kongreye geldiklerinde ve yapılan muhteşem çalışmayı ve hazırlıkları gördüklerinde aramızdaki farklılıkları hükümsüz kılabilecek ve mutlak eşitliği hissedebilecek miyiz?

Cevap: Şu ana kadar kongre için dünyanın dört bir yanından bizimle birlikte hazırlanan her şey en içten duygularla yapıldı; hepimiz tek bir kabın yada arzunun içindeyiz. Bizden çok uzakta olan ve gelme imkanı olmayan insanlar yine de bizi düşüncede destekleyebilirler. Yakın olma isteklerini ve arzularını bize iletiyorlar. Neticede olacak olan şey Yaratan tarafından düzenlenmiş, herkesin bütünleştiği doğru kombinasyon. Tek bir şeyden mahrumuz: karşılıklı garantörlük hakkındaki ortak düşünce! Dışsal tüm farklılıkları unutun. En sonunda her şey tek bir bütünün, tek ortak karşılıklı garantörlüğün bir parçası olmak zorunda. Tüm dünyadan dostlarımızla birlikte “Tek kalpli tek adam” olmalıyız. Temasın, bağın manevi niteliğinin ilk hissiyatına erişir erişmez, onun içerisinde Yaratan form eşitliği kuralına göre hemen ifşa olacak.

– 14/10/10 tarihli Günlük Kabala Dersinin dördüncü kısmından alıntıdır.

Tüm Yumurtalarını Tek Bir Sepete Koy!

Soru: Ucunda karşılıklı garantörlüğe götüren yönün dışında tüm yönlere, 359 derecenin tümüne doğru hareket ederek “gemiye bir delik” mi açıyorum?

Cevap: Fakat dostlarımla her şeyi kapsayan bir anlaşma imzaladım! Verdiğim garanti sadece onun vasıtasıyla karşılıklı garantörlüğe erişmem gereken o ufacık açık aralık için geçerli değil. Diğer tüm yönlerden güçler almadan ve sadece yaşamsal gereksinimleri oralarda bırakmadan karşılıklı garantörlüğe yüzde yüz konsantre olamazsın. Diğer tüm yönler senin için sadece “ne yerilen ne de övülen” bir gereklilikten başka hiçbir şey olmadığında ve var oluşunu idame ettirmek için gerekeni tedarik ettikten sonra geriye kalan tüm güçler karşılıklı garantörlüğe ulaşmaya doğru yönlendirildiğinde, yalnızca bu durumda gemide bir delik açmıyorsun.

– 12/10/10 tarihli Günlük Kabala Dersinin dördüncü kısmından alıntıdır.

Gerçek Kötülük

Soru: Yaratan’a yapışmak neyi ima ediyor?

Cevap: Yapışma büyük bir ıslah, özelliklerin yada “form” eşitliği bazında birleşme. Alma arzusunun kendisinin maddesini değiştirmemiz gerekmiyor. Yine de bu madde “kötü” olarak görülen, Yaratan’a zıt egoist bir forma (niyet) sahip. Nasıl ki duran, bitkisel ve hayvansal doğa kötü ve Yaratan’a zıt olarak nitelendirilmiyor ise alma arzusunun kendisi de kötü ve Yaratan’a zıt olarak nitelendirilmez. Ve kişi Yaratan’a zıt olduğu hissiyatına varana kadar “kötü eğilim”‘e sahip biri olarak da nitelendirilmez.

Öncelikle niyetinin yada arzunun “form”unun Yaratan’a zıt olduğunu teşhis etmen gerekiyor. Aksi takdirde kişi kötülüğe sahip değildir: basit bir şekilde dürtülerine göre hareket eder. Kabala’da kötülük Yaratan’a, İyiliğe, Işığa zıt bir özellik olarak tanımlanır. Kişi kötülüğü yalnızca iyilik, birlik ve sevgi nitelikleri ona ifşa olduğunda hissedebilir ve kendisini Yaratan’a zıt olarak görebilir. O noktada kişi bir “insan” olur, şu anda bu insan ne kadar kötü olursa olsun. Ve bu sadece Kabala bilgeliğinin çalışılması ile olur. Bunun öncesinde bir insanda yada dünyadaki tüm egoistlerde ıslah edilecek hiçbir şey yoktur. Bu ıslahı gerektiren form değildir. Sadece Yaratan ile benim aramdaki gediğin ıslaha gereksinimi var. Yaratan’a zıt olan formu iyiye, O’na benzeyen hale dönüştürmek zorundayım. Ve karşılıklı ihsan etmekte O’nunla eşit olduğumuzda “yapışma” (Dvekut) diye adlandırılan bağı ediniriz. Bu içsel çalışma (kötülüğün yada kırılmanın ifşası ve ıslahı) yalnızca grup Kabala çalışırken çekilen Işık yoluyla meydana gelir.

Kişi reenkarnasyonlarından (Gilgulim) birinde aniden kalbe bir “vuruş”, onu fiziksel hayata ait olmayan, yeni bir şeye çeken bir “kıvılcım” hisseder. Sıradan, dünyevi varoluşun üzerine çıkmak ister ve derslere ve gruba gelir. Zaman geçtikçe ihsan etmeye ne kadar yetersiz olduğunu hissetmeye başlar. O andan itibaren, kendi doğasının Yaratan’a zıt olduğunun farkına varır. Ancak o zaman onun içinde “kötülüğünün farkındalığı” su yüzüne çıktı denilebilir. Fakat genellikle insanlar “kötülüğün” herkesin Yaratan ile birleşmesine karşı olmak olduğunu değil, yalnızca toplum içerisinde kötü bir insan olmak anlamına geldiğini düşünüyor. Kabala dünyevi kötülüğü (yaşlı bir ninenin karşıdan karşıya geçmesine yardım etmemek yada dilenciye para vermemek) ıslah etmiyor. Bu kötülük, biz manevi kötülükten kurtulana dek hiç bir suretle ıslah edilemez, yalnızca daha da büyümeye devam eder.

– 07/10/10 tarihli Günlük Kabala Dersinin dördüncü kısmından alıntıdır.

Grubun Ruhu

Soru: Başka birine kendini düşünmeden ihsan etmek nedir? Bir dosta egoist hazzın dışında neyi ihsan etmeliyim?

Cevap: Ona maddesel herhangi birşey vermene gerek yok. Arzularında ona Yaratan’a doğru ilerlemeyi unutmaması için bir destek sunuyorsun. Senin ihsan edişin tam olarak bu. Ruhlar birbirlerinden ayrı olduklarında birbirlerine ne verebilirler? Sadece birbirlerini uyandırabilir ve birbirlerine güç verebilirler. Dostunun cebini yada buzdolabını doldurman gerekmiyor. İhtiyaç duyulan tek şey doğru şekilde karşılıklı bağlanma ve Üst Işık tüm ihtiyaçları doldurur.

Dostunu enerji ile, amaçtan zevk alma ve amaca bağlanma ile donat zira senin vazifen bu. Bu yükümlülük ve ruh olmadan ortada grup diye bir şey yoktur. Yaratan onu, bir yerde, yani manevi bir alanda, bütün dünyadan tüm dostların tek ortak arzularında var olalım diye yarattı. Ama bu hala bir grup olduğumuz anlamına gelmiyor.

Grup kavramı birbirine ilham vermek için bir söz vermek ile başlar. Daha da ötesi burada dışsal eylemlerden değil, birbirimize bağlı olduğumuz içsel arzudan bahsediyoruz. Herkes yolda ilerlerken kolektif itici gücü ve güven duygusunu diğerlerine geçirir ve karşılıklı garantörlük denilen şey budur.

Diğerlerine ilham verme kapasiteni kaybedersen eğer bu gemiye bir delik açıyorsun anlamına gelir. “Peki  yorgunsam dinlenebilir miyim?” Eğer yaparsan diğerlerinden ilham alamazsın ve ortak geminin içinde kendi altına bir delik açarsın ve senin yüzünden tüm diğerleri de suda boğulur.
Ya karşılıklı garantörlükte yer alırsın yada almazsın. Birliklerimizi güçlendirmemiz gereken yol budur. Herkes ve herbirimiz birbirimize ne kadar bağlı olduğumuzu giderek daha çok görmeliyiz. Pratik çalışma bu: kişi grupla bağ kurmaya yönelik talebini günden güne inceler. Bu, tüm umutlarımız için bir temel olması gereken birbirine bağlı oluşun kesin noktasıdır.
Gemi varış noktasına ulaşacak ve aynı zamanda bizim işimiz de onu deliklerden korumak ve amacı başarmaktaki kesinliğin ve onun öneminin farkındalığının herkese aktarılmasının icabına bakmak. Gerçekten de aramızdaki birlikten ve ihsan etmenin evrensel gücünün -Yaratan, Işık – ifşasından daha önemli hiç birşey yok.

– 06/10/10 tarihli Günlük Kabala Dersinin ilk kısmından alıntıdır.

Şansını Kaçırma!

Soru: Bir eczaneye gittiğimde eğer sırada bekleyen 70 kişi varsa diğer işlerimi halletmek için oradan ayrılır ve bir saat sonra sıra bana geldiğinde oraya tekrar geri dönerim. Eğer ne zaman ıslah olacağımı bilmiyorsam manevi çalışma ile neden şu an meşgul olmalıyım? Bunu yapmaya ne ihtiyacım var ki? Bu arada bu dünyadaki işime geri dönebilirim.

Cevap: Manevi yolda zorlama yoktur! Eğer kalmak istemiyorsan o zaman ayrıl! Kalmamalı ve diğerlerine engel olmamalısın. Eğer kesin olarak bu yolda ilerlemeyi istemiyorsan dostlarına söyle anlayışla karşılarlar ve sana iyi şans dilerler. Eğer bu dünyadaki hayatını daha da iyileştirmek için beş yıl geçirdikten sonra daha güçlü bir gruba geleceğini ve onlarla beraber yola devam edeceğini düşünüyorsan bunlar yanlış umutlar. Beş yıl sonra çok daha büyük bir çalışma yapman gerekecek: egoizmdeki beş yıllık meşguliyetini telafi etmen ve beş yıl boyunca grubun içinden geçtiği her şeyde grubu yakalaman gerekecek. Sonuç olarak yolu kısaltmıyorsun tam tersine uzatıyorsun. Çoktan maneviyatın içinde olan bir gruba geleceğini ve böylece işin senin için daha kolay olacağını mı düşünüyorsun? Peki dostlarınla daha büyük nitelik eşitliğine sahip olacak mısın? Hayır, hatta niteliklerde çok daha büyük farklılıklar ifşa edeceksin. Sonuçta onlar binlerce kilometre ilerleyecekler ve sen on kilometre geriye gideceksin. Aradaki mesafe artacak! Bunun sonucunda sırada daha uzun bir süre beklemen gerekecek.

– 06/10/10 tarihli Günlük Kabala Dersinden alıntıdır.

Simulatör Maneviyat

Simulatör maneviyat çünkü simulatör, ortak manevi koşulumuzu elde etme arzusu ile aramızda birşey inşa ediyoruz anlamına geliyor. Her zaman kendisiyle bağ kurabileceğim aramızdaki bağın dışsal bir noktası gibi bu koşul dışımızda mevcut. Ona sürekli bağlanabilirim ve elimden gelen herşey ile sürekli ona katkıda bulunabilirim. Daha sonra ondan manevi gücü, hayatı alabilirim.

Bu yüzden simulatör Bina gibi manevi bir nitelik. Ona karşı tam anlamıyla böyle bir ilişki içinde olmalıyım. Bu sanal yeri bu yüzden bizim içsel, manevi yerimize dönüştürmemiz gerekiyor. Tüm arzularımızı, umutlarımızı ve kaygılarımızı onun içine “atmalıyız.” Grup nedir ve karşılıklı garantörlük nerede? Orada! Herşeyi oraya, bu “posta kutusu”nun içine at. Eğer hepimiz çabalarımızı ve maneviyata olan arzularımızı bu tek yere koyarsak ve manevi hayatı yalnızca ondan alırsak o zaman ihtiyacımız olan şey tam anlamıyla bu.

Dışsal algıda bu yer sanal fakat içsel algıda o tüm arzularımızın, isteklerimizin ve niyetlerimizin yoğunlaştığı yer. Bu yer bu yüzden manevi ve Yaratan onun içinde ifşa olur. Yaratan’ı kendimiz inşa ediyoruz: O dışımızda değil. Tüm bunlar son derece ciddi. Ciddi pratik çalışma yapmaya başlamamızın zamanı geldi.

Bütün soru şu: Kişi aynı maneviyat gibi bu “simulatör”ü hayatındaki en önemli şey olarak görüyor mu? Başka bir yer yerine ondan ilham almayı arzu ediyor mu? Eğer evet ise o zaman hissettiği ilham manevi çünkü orada, o simulatörde vücut bulan aramızdaki bağdan etkileniyor. Günün sonunda onu ortak kaygımızın odak noktası ve herkes için hayatın kaynağı olarak görmek zorundayız.

Bu Sadece Bir Oyun Değil

Yaratan kendini bizden gizliyor, eğer gizlemeseydi asla egoizmimizin dışına çıkamazdık. O’nunla olan bağımızla tamamen egoistçe gurur duyduğumuzu hissederdik. Bize Kendisinin yerine bu dünyayı vermesinin nedeni budur. Şöyle diyor: “Onları sevmeyi öğren ve bu Beni sevdiğini gösterecektir!” Ve sonra sen ve Ben bir olacağız ve birbirimizden zevk alacağız! Ve bil ki sana bu oyunu diğer insanlarla olan bu ilişkilerinde ilerleyişin büyük araçlarını görebilesin diye veriyorum, zira sen ve Ben arasında bunlar olamaz! Neticede ben sonsuz ve mükemmelim: Bana bugün belli bir yaklaşımla ve yarın başka bir yaklaşımla gelemezsin. Ben mutlak ihsan etmenin kanunuyum ve bugün bunun için yetersizsin. Bu yüzden Bana yaklaşmak için bir şansın yok ve beraber olamayız! Ama aynı zamanda bu dünya ile oyna. Onu seni, insanların ve senin değiştiğinize inandıracak şekilde düzenledim. Sana seninle aynı amaca sahip ve bana ulaşmayı arzulayan dostlar veriyorum. Bu belki bir oyun olabilir fakat onlar senin içinde Bana bir özlem uyandırabilirler. Sen onlarla oynayacaksın, onlar seninle ve onları Beni arayacakları şekilde organize edersen eğer bu Bana götüren yolda olduğunu gösterecektir. Diğerleriyle olan bağını düzeltmeye başla ve onları sevmeyi edin ve birden bunun Yaratan’ı sevmek ile aynı şey olduğunun farkına varacaksın. Ben seninle bugün içinde olduğun haldeyken oynayamam. Ama tüm dünyayı senin için senin seviyende hazırladım! Herşey sadece bunun için tasarlandı!” Eğer dünyayı böyle algılarsam tüm dünya benim için Yaratan’a ulaşmak için araçlara dönüşür. Diğer türlü dünyaya karşı yaklaşımım ne olursa olsun daha kötüye gider. Kendimi Yaratan’a yöneltmem için beni uyandırmaya çalışmaya devam eder. Benim dostum olmak ve benimle birlikte Yaratan’a doğru yürümek yerine bana karşı hareket eder. Neticede ne derecede Yaratan’la bağdan yoksun olduğumu ve bu dünyayı buna yönelik kullanmak istemediğimi bana ifşa etmeli. Hayat beni hırpalamaya ve silkelemeye devam eder ve şunu der: “Sen ne yapıyorsun? Beni doğru şekilde kullanmaya başla artık!” Bu yüzden görüyoruz ki bu dünyayı düzeltmeye yönelik dünyevi seviyedeki tüm girişimler onu daha da beter hale getiriyor.

– 07/10/10 tarihli Günlük Kabala Dersinin dördüncü kısmından alıntıdır.

Karanlıktan Işığı Edinmek

Soru: Karanlıktan ışığı edinmenin prensibi nedir?

Cevap: Işığın edinilmesi ortaya çıkan karanlıktan gerçekleşir. Işık ihsan etme niteliği ve karanlık egoist doğamızın farkına varılmasıdır. (Itron Ohr Mi Toch Hosheh – Işık karanlığa kıyasla değerlendirildi) Arkadaşına özel malların satıldığı bir dükkandan üç bin dolara satın aldığı çakmağı gösteren modern rus bir adam hakkında bir şaka vardır. Diğeri şöyle der”Bu hiçbir şey! Aynı çakmağı ben köşedeki dükkandan altı bin dolara aldım!” Haz nesneye göre değil onu değerlendirdiğin yönteme göre değerlendirilir. Eğer bir şeyi özel bir dükkandan satın aldıysan yada onu büyük zorluklarla edindiysen daha fazla haz alırsın. Ebeveynler çocuklarına daha fazla yatırım yaptıkça onu daha da çok severler. Biliyoruz ki geçmişte bir şeye ulaşması ne kadar zor idi ise onu yad etmesi daha fazla zevk verir ve daha değerlidir. Bunun nedeni bizim Işıktan ziyade arzuyu (Kli-Kap) hissetmemiz ve tamamlanma hakkındaki değerlendirmeleri arzuya dayanarak yapmamızdır. Arzu ve ızdırap ne kadar büyükse tamamlanmayı o kadar güçlü hissederiz. Bu yüzden anlamalıyız ki, çabalarımız vasıtasıyla yeterli ızdırap biriktiğinde kötülükten kurtarılmayı hissetmeye layık oluruz.

Yolda İlerlerken Düşürülmek Yada İleri İtilmek

Soru: Eğer Üst güç bizi kasıtlı olarak doğru niyetten saptırıyorsa kişi doğru niyette nasıl kalır?
Cevap: Üst Güç bizi doğru niyetin dışına çıkarmıyor sadece bizi üzerine çıkıp ıslah edebileceğimiz daha büyük bir arzu ile yüklüyor. Yukarıda herşey tüm sistemle uyum içinde, eksiksiz olarak hesaba katılır. Ne kadar çaba ortaya koydun, ne kadar güç toplandı ve saklandı. Bu ölçüde ek arzu şimdi sana ifşa oldu. Bu esnada yolda sallandığını düşünüyorsun. Fakat ondan sapmadın aksine sana ilerlemek için bir şans verildi. Lakin onu engeller olarak görüyorsun zira çalışmayı istemiyorsun. Çalışmaya hevesli olsaydın bu yükten keyif duyardın.
Herşey kendimi ne kadar iyi hazırlamış olduğuma bağlı. Çalışmak için gayret edersem ve onun hep daha fazlasını yapma fırsatını bir ödül olarak görürsem o zaman tüm bu sözde düşüşler gözümde bu şekilde olmaz. Bunun ilerleme ve başarı için bir fırsat olduğunu görebilirim. Islah olan kalbe yüklenen bu külfet için minnet duyarım çünkü Yaratan’a olan sevgimi göstermek adına bu benim için yeni bir fırsattır.

– 06/10/10 tarihli Günlük Kabala Dersinin dördüncü kısmından alıntıdır.

Kişi Bir Kıvılcım İle Başlar

Soru: Neden Kabala ilmi odak noktasını sadece tek bir eylemde – birlik – kısıtlıyor?

Cevap: Kabala kendini kısıtlamıyor. Tam tersine birlik dışında başka hiçbir şey olmadığını bize anlatmak için tüm evreni, Üst Dünyaları ve alt seviyede olanları kuşatmak için genişledi. Seçilmiş eylemlere odaklanmaktan ziyade var olan herşeyin bir sentezini yapıyor. Bizi herşeyi kapsayan tek prensibe getiriyor. Bilim size şunu söylüyor: Gerçekleştiklerinde her probleme ayrı ayrı bakma çünkü bu dar görüşlü bir inceleme olur. Bütün problemlerin sadece tek bir sebebi ve açıklaması var: birliğin eksikliği. Problemin üzerine çıkmak istiyorsan daha büyük bir birliği amaç edinmelisin. Bu yönde gidiyorsan bu doğru şekilde hareket ediyorsun demektir. Her bilim bir temel prensibe dayanır. Fizikte herşey maddenin temeli vasıtasıyla, kendilerinden herşeyin yapıldığı birbirinden farklı temel parçacıklar aracılığıyla edinilir. Geçmişte mükemmel bir anlam ifade ediyordu: ortada bir elektron, proton yada nötron var, yani bir artı, bir eksi ve aralarında nötr bir parçacık ve hepsi bu. Fakat daha sonra birden keşfettiler ki yüzlerce temel parçacık var ve bu yüzden tüm teori tarumar oldu. Bunun nedeni bir bilim adamının doğada var olan gerçeğe göre tek bir prensibi tutmaya çalışmasıdır. Bilim daima birleşmiş bir resmi arzu eder. “Basit bir yorumlama” (Pshat) araştırma ve edinişin en son, en yüce seviyesidir. Sonsuzluk Dünyasını edindiğimizde herşey çok basitleşir çünkü basit Üst Işık tüm evreni, ıslah edilmiş arzuyu doldurur. Bu tek prensibi gerçekleştirmek olarak adlandırılır. Diğer yandan eğer tüm problemlerimiz birbirine bağlı değilmiş gibi gözüküyorsa, o zaman her şeyi birleştirecek Üst Işığı çekerek ıslah etmemiz gereken şey budur. Aynı zamanda zihinlerimizde, kalplerimizde ve tüm eylemlerimizde büyük bir karmaşıklık hakim. Bana, bu dünyaya, aileme ve dostlarıma ve hayatıma ve ölümüme ne olduğu açık ve net değil. Herkes bunu görmemek yada bunu düşünmemek için gözlerini yummayı çok isterdi. Ancak Kabala’nın yolu tam tersidir: tüm bunları kırılmanın ifşası olarak kabul etmek ve bizi birliğe getirmek. Kabala ilminin kişinin içinde manevi bir kıvılcım, Yaratan’ın bize verdiği, birliğe yönelik bir çağrı uyanmadan ifşa olmamasının nedeni budur. Manevi gen bir zamanlar sahip olduğumuz perdeden bir kıvılcım olarak içimizde konuşmaya başlamalı. Bu kişinin doğumunun başlangıcıdır.

– 05/10/10 tarihli Günlük Kabala Dersinin dördüncü kısmından alıntıdır.