Daily Archives: Kasım 25, 2011

DAĞDAN YONTULMUŞ TAŞ

Denirki, insanın Neşaması Yaradanın bir parçasıdır. Dağdan yontulmuş bir taşa benzer, onun bir parçasını oluşturur. Yaratan, İnsan denilen, genel, tek bir Arzu tarattı. Tüm neşamaların birleşik ve EinSof ışığıyla dolu olduğu. Bu tamlığın durumudur.

Şimdilik ben kendimi bütünden ayrılmış küçük bir parça gibi hissederim. Büyük bir sistem içinde ufacık bir nokta misali. Diğerlerine doğru bir tarzda birleşmem, onlara ihsan edip, vermem oranında Yarata’nın  formunu edinir ve Ona yaklaşırım.

Diğerleriyle birleştiğimde onların arzularını da edinirim. Ötekinin arzusunu ancak onu seversem edinebilirim. Eğer, sevgimi bu büyük sistemde var olan, tüm neşama parçalarına dağıtabilirsem, o zaman küçük bir nokta, tek bir parça olmaktan çıkar, tam ve büyük bir dağ olmaya dönüşürüm. Ve denir ki “Komşunu Kendin Gibi Sev-Toranın büyük kuralı”.

Kendimize, Ötekini Sevme Arzusunu kattığımızda, Bütün, tam olmaya dönüşürüz. İkimizin birlikteliğinden aslında çıkan da Benim. Diğer yönden ilave parçalara bağlanır ve böylece kademeli olarak kendime katarım diğer neşamaları. Birleşme gücüm artar ve bu bana Manevi Dünyanın basamaklarında yükselmemi sağlar ve küçücük bir taştan bütün ve büyük bir dağa dönüşürüm.

26-01-10-Zohar Kitabına Giriş dersinden alıntıdır.

7 MİLYAR PARÇALI PAZIL

Yaratılan tek yaratılışın, kırılmasından sonra -Adamın Neşaması, kırılmış parçaların şekillendirilmesi sistemidir. Her birimiz onun ıslah olmamış bir parçası ve her sistem tarafımızdan ıslaha amaçlanmıştır. Herşeyden önce dünyalar sistemi oluşur aramızdaki bağın potansyel sistemi. Sanki önümüzde kuracağımız bir Pazıl mevcut. Üst dünyalar da buna benzer şekilde düzenlendi. Aynen, pazılda, içinde saklı olarak barındırdığı birçok şekil oluşumlarının, var olmasına rağmen, tarafımızdan farkedilememesi gibidir!

Neşamaların, yükselip birleşecekleri yer aslında hazır bir şekilde mevcut, ancak gizliyor bizlerden kendini. Bu yüzden zaten “olam” (dünya-alem) deniyor “aalama” (saklanmak) kelimesinden geliyor. Ben kendimi, “pazıl” içindeki  yerimi, niteliklerimi doğru tarzda kullanmamın yardımı ile bulacağım ve dolayısıyla da benim dışımda tüm parçaların yerlerini doldurduklarını ve pazılın tamamlanmış olduğunu göreceğim!

Bu sisteme, Alemler Sistemi deniyor. O artık inşa olmuş ve beni doğru bir şekilde kabul etmeye hazır, benden gayrı tümü ıslah olmuş ayrı ve tek kalan yere yerleşmem gerekir buna benim için Olam Atsilut denir.

Resme bakıldığında, sanki, sadece bana bitişik parçalarla bağ içinde bulunabileceğim sanılır, bana komşu ve yakın olan parçalarla. Ancak birbirlerine yakın parçalar diğerleriyle de bağ içinde bulunmalı ve sonrada ilaveten diğer parçalarla neticede ben tüm Neşamalar ile doğru bir bağ kurmalıyım!

26-01-10-Kabala Bilgeliğine Açılış dersinden alıntıdır.

ZOHAR KİTABINDA YAZILANLARA NASIL YAKLAŞILMALI

Zohar Kitabı’nın öğrenim başarısı, kesinlikle içinde anlatılanların senin tarafından sistemli bir şekilde düzenlenmesi ile ölçülü değildir.

Diyelim ki bu günkü dersten, sözcüklerin ardında gizli olan anlam ve hisleri bulup heyecanlandın ve buna karşılık bir sonraki derste de hiçbir şeyi anlayamadığın ve gösterdiğin çabaya rağmen konunun yavanlığı nedeniyle konsantre olamayıp dersi terk ettin.

Fakat, her iki durumda da doğru değerlendirmede bulunamazsın, çünkü gösterdiğin birkaç dakikalık çaban, senin tüm kazancın olur. Hiç bir şeyin bilincinde değiliz, ne ÜstDünya hakkında, ne kendimiz hakkında, ne de manevi dünyayı ifşa etme şartları hakkında. Tüm bunlara “Astara” “Saklanmış”- gizlenmiş deniyor.

Ancak insan kendini buna adarsa, çabalar ve ihsana gelmeyi isterse, o zaman, tatmin hissini yaşamadığı, öğrenimden tat almadığı durumlar dahi onun için en iyi konumda olan durumlardır.

Tecrübemden şahitlik yapabilirim ki, bazen ancak saatlerce üzerinde çalıştıktan sonra okuduğum Zohar yazıları ile aramda oluşan duvar çatlar ve o zaman işte elde edilen huşuyu ve yaşanan hisleri ifade edecek kelime bulamaz insan.

Islahta geçirilen “Tıkanmış” saatler, Yaratana ulaşma yolunda verilen en önemli çabadır! Ve sana  da Üst Işığı  sağlayacak olan yegane etken bu gösterdiğin çabadır.

Bu zorlu çalışma, senin için en iyiye olandır.

(21-12-09-ZoharKitabı)Dersinden alıntıdır.

YARATAN ve HAZLAR

Soru: Yaratan neden, ızdırab çektiğimiz bir gerçeklik var etti?

Cevap: “Işığın kazancı karanlığın içindedir” prensibi gereğidir.

Örneğin sporseverler izledikleri maçtan, tuttukları takım zorluklardan geçmezse, tam bir tatmin duygusu elde etmezler. Kazanan taraftar oyun süresince yaşadığı kaybetme korkusu nedeniyle maçı çok daha heyecanlı ve olumlu hislerle yaşar. Negatif duygulara olumlu duygular yaşatma gibi bir görev düşer.

İngiliz Blogundan gelen soru: Beni uzun zamandır rahatsız eden ve Kabala Bilgeliğini tereddütsüz kabullenmemi engelleyen sorunumu, sana sormak istiyorum: Neden Yaratan Haz almak istiyor? Her nasılsa yaratılanlara haz verdiğinde aslen kendi de haz aldığına göre bundan Yaratan’ın da egoist hazlar sahibi olduğu anlamı çıkmıyor mu?

Cevap: İhsan Etme niteliğini gereğince anlayamadığın için olsa gerek, onda bir bireysellik eğilimi var sanıyorsun.

(21-12-09-Zohar Kitabı) Dersinden alıntıdır.

İÇİMDE Kİ “İNSAN”I İFŞA

Kabalistler, manevi dünyanın yolunu keşfedebilmemiz için bizlere Zohar kitabını ulaştırdılar. Kabala ilmi de zaten, yaratılana Yarata’nın ifşa edilmesi yöntemidir. (Hohmat aKabalada “Hohma Kabalanın İçeriği” makalesine bak).

Bu kitap benden bahseder ve hatta biraz farklı bir tarzda içimde hissettiklerimden, sadece içimde olandan! Hayvansal bedenime benzer şekilde ruhsal bedenimde birçok bölüm ve sistemlerden oluşurlar.

Ancak, fiziksel bedenin ana maddesi Alma Arzusu iken, ruhsal bedenin ana maddesi İhsan etme arzusudur, doyum veren arzu. Ruhsal beden, Neşama, içimdeki “İnsan”dır. Çünkü fiziksel beden sadece kendi için meraklanır ve fiziksel varlığı devam ettikçe varlığını sürdürebilir.

İçimdeki “İnsan” kimdir? İçimi açıp, araştırıp onu keşfetmeliyim. Kabala ilmi ve Zohar kitabı da bunları konu edinir. İçimdeki arzuları ve aldıkları biçim ve nitelikleri tanımaya çalışıyorum. Onlar maddi dünyamızdan aldıkları çeşitli isimlerle belirirler.

İçimdeki İnsanda “Yaakov”, “Esav”, “Öküz”, “Eşek”, “Kuşlar”, “Ağaçlar”, “İlk İnsan”, “Noah”, “Gemi”yi çağrıştıran nitelikler var olup, tüm bunlar içimde bulunurlar.

Tüm bu bulgular bana ne verir? Bu nitelikleri ifşa edebilecek miyim? Aslını sorarsan cevabı hayır!  Bu bulgular sayesinde hiçbir şeyi ne bulacağız nede keşfedeceğiz.

Ancak verdiğimiz tüm bu çabalar bize ÜstIşığı davet eder, Yaratanı ifşayı. Aslında, içimizde var olan Üst nitelikleri tanımak için verdiğimiz çaba, Işığın ifşasını ve

O’nun kaynağını davet eder. Bu genel prensip gereğidir:

“YİGATİ ve MATSATİ”-”ÇABALADIM ve BULDUM”.

(20-12-09-Zohar Kitabı) Dersinden alıntıdır.

YAŞAMI TESPİT EDEN BÜYÜK ARZU

Azu her zaman haz-alma arzusu olarak kalır. İçinde birbirinden farklı ve birbirlerine hiç benzemeyen ve bağımlı olmayan bir çok parçaları barındırır. Aynen, insan bedeninde olduğu gibi. Kalbin, ciğer ya da akıl veya böbrekler arasında hiçbir fonksyon benzerliği olmadığı gibi, her organın kendine has yapısı ve fonksyonu mevcuttur. Hatta birinden diğerine aktarma yapıldığında zehirlenme ya da ölümüne neden olabilmektedir. Organlar bu derecede birbirlerine yabancı ve farklıdırlar. Aralarında ortak bir çalışma ile kurdukları armoni birlikte oluşturdukları tek bedenin fonksiyonu içindir.

Ruhsal bedende bulunan büyük manevi sistemi de bu şekilde okuduğumuzda, aynen Paro, Yisrael, Avraam, Eyüp misali bize birbirleri ile çelişkili gibi görünürler. Ancak hiçbir nitelik iptal edilmez! Sadece ıslah edilir, nihayetinde tek bir niyete, Yaratana bağlanmak için.

O zaman hem Paroya, Bilama ve Balaka ve hatta hem Amelek için de yer bulacağız. İhsan Etme niyetinde olmayan hiçbir arzu kalmıyacak. Arzular ayrı olarak kalacaklar ancak hiçbiri aralarındaki farkı hissetmeyecek! Sistemin tüm bölümleri armoni içinde bulunup, Yaratana benzemek, Onun gibi olabilmek için, aralarında bağ kurup çalışacaklar. Ona benzemekten kasıt ise, Zohar kitabının bize sunduğu gibi sistemi kopyalamak.

Dünyamızda nasıl davranılacağını, oluşturduğumuz modelle, çocuklarımıza gösterdiğimiz ve onların da bizlere olan benzeme özlemleri gibi, tüm arzu ve düşüncelerimizi Zohar kitabında okuduğumuz bu sisteme nasıl birleştireceğimize özlem duymalıyız. Aslında çok azıcık anlıyoruz, aynen annesinin dediklerini zorlukla anlayabilen çocuk misali, o henüz hiçbir şey bilmiyor ve sadece bilmenin özlemini çekiyor! Çocuk annesini anlamakta ne kadar zorlanıyor ve ne büyük çaba sarfediyor! O, konuşulan lisanı ve kullanılan semboller alemini tanımıyor, bulunduğu dünyayı bilmiyor, hiçbir şey tanımıyor! İşte kendinizi onun yerine koyun. Bu aynen Zohar kitabının bizlere anlattığı tablodur.

Şu an, ermiş insanların, uluların, kabalistlerin önündeyim. Bana hiç bilmediğim, tanımadığım bir dünyayı anlatıyorlar, ancak benimle bu dünyanın çocuğu arasında fark var. Çocukta dünyamızı tanıma, bilme arzusu güdüsel olarak mevcut! Yaşamını vareden büyük arzu bu.  Oysa ben, ruhsal dünyayı anlıyabilme ve tanıma arzusunu kendim oluşturmalıyım. Demek ki aynı bedenin farklı organlarını, neşamanın bölümlerini, sistemi tanıma adına birleştirir ve teklerim.

17-01-10-ZoharKitabı-Dersinden alıntıdır.

RUHSAL DÜNYA-ÇOK KOLAY BU

Tüm dünya o, arzumun parçaları, benim parçalarım! Ancak ben onları bana ait değillermiş gibi hissediyorum. “Tüm Dünyaya Lanet”, hiçte yazık gelmiyor bana bu!

Kabala Bilgeliğinin bize öğrettiği realiteyi ifşa etmek; herşey benim, benim arzum. Benim görünmediğim ya da benim sanki dışımdaymış gibi görünen resimler, benim için birtek arzuya birleşmek zorundalar. Yaratan sadece Arzu yarattı. Onun içinde varolur ve dışında ise hiçbir şeyi ne hisseder ne de algılarız. Bizler Yaratanı arzumuz yoluyla ifşa ederiz. Bu yüzden Yaratan-Bore deniyor, “Bou-Gel ve Re-Gör”. Bu dünya benim şu anda hissettiğim, gelecek dünya ise bir an sonar hissedeceğimdir. Herşey, benim daha ve daha çok diye hissettiğim herşey, hep aynı arzu içinde oluşur. Zaman, mekan ve harekete bağımlı olmadan, sayısız ve sonsuz bir şekilde ebedi izlenimler oluşurlar yolumda.

Dışarıda olan birşey gerçekten yok, herşey arzumun içinde beliren farklı fenomenlerden ibaret. Bu yer-hayal ve bu dünya-hayal ve tüm gerçeklik ve sonradan bunlara: “Rüyada Gibiydik” diyeceğiz. Demekki uyanıcağız, aynen bilincini yitiren kişinin tekrar bilincine kavuşması gibi ve gerçekte neler olduğunu farketmeye başlıyacağız.

Kabala Hikmetinin amacı da tam olarak bu. Bizleri bilinçle tanıştırmak. Kişi bilinçten yoksun olduğunda onunla konuşmanız faydasız, önce uyandırılması, farkındalığını kazanması gerekir. Dolayısıyla Zohar kitabını açtığımızda arzumuzun dışında hiçbir şeyin olmadığını hayal etmeliyiz. Bu dünya yok, ben yokum ve aynen dışımdakiler de yok, tüm bunlar, sadece benim hayalim, ilüzyonumdan ibaret! Var olan tek şey arzu, haz-alma arzusu ve herşey onun içinde oluşuyor: Bu dünya ve gelecek dünya, yaşam ve ölüm, cansız, bitkisel, canlı ve konuşan.

Zohar kitabı bizlere, RuhsalDünyayı hissetmemizi sağlıyacak yolu açar!

15-01-10-Zohar Kitabı- dersinden alıntıdır.

YENİ BİR DÜNYAYA GEDİK AÇARAK ORADA DOĞMAK

Zohar kitabına dört aded giriş mevcut (Zohar Kitabına Giriş, Zohar Kitabına Önsöz, Zohar KitabınaAçılış, Sulam Yorumuna Açilış) Hepsi de bize, uygun bakışı sağlamamızı yönlendirmek için yazıldılar. Bize kitapta anlatılanları anlamamız ve lisanını öğrenebilmemiz için. Bizde gerçekleştireceği değişimleri ondan beklerken anlamamız gereken, herşeyin arzumuzun içinde hissedildiği, arzu ve Işıktan öte hiçbir şeyin mevcut olmadığıdır. Herşey geliştirmemiz gereken Neşamamızın içinde var oluşur. Dolayısıyla yukarıda belirtilen girişlerin bu kadar önemli olmalarının nedeni, doğru yaklaşımı bizlere veriyor olmasıdır.

ZoharKitabını hazırlık yapmadan açtığında, hiçbir şey anlamıyaacaksın! Ümit ediyorum ki Zohar kitabı ile yaptığımız çalışmalar, ona doğru yaklaşımı bizlere öğretecek ve içinde yaptığımız gezintide aynen harikalar diyarında olduğu gibi herşeyi dünyamıza uyarlayacak! Ve tüm bu maceraları okuyup deneyimlediğim ölçüde gelişerek, gittikçe artan bir tarzda, RuhsalDünyayı ifşa eder ve içinde bulunan Neşamamı tanırım.

Ancak, öncelikle oraya girmem gerek! Önemli olan gedik açarak orada doğmak ve içinde bulunmak, “Baba”yı, “Anne”yi, yakınlarımı ve yabancıları, arkadaşlarımı ve düşmanlarımı tanımaya başlıyabilmem için, onların kimler olduğunu anlıyabilmem için, hangi güçler olduğunu!

Neticede, güçlerin dışında varolan birşey yok ve bana düşen onları doğru  bir tarzda yorumlayabilmem. En önemli olan, doğru yaklaşımı yakalayabilmek!

17-01-10-ZoharKitabınaÖnsöz- dersinden alıntıdır.

Neşamalar Zinciri

Her arzu iki bölümden oluşuyor: Üst ve Alt, Galgalta ve Eynayim -Üst Parsuf ile bağlanan veAlt ile bağlanan Ahap. Bu şekilde ruhsal zincirde tüm neşamalar birbirine bağımlıdır ve birbirlerine bağlanırlar.

İhsan etme bölümünden (G.E) çıkan, üst gücün iradesi altında olup ona ait olma ve alt (Ahap) bölümünden çıkan da, kesinlikle alt ile bağlı ve endişeli olduğum. Her iki koşulda da ihsan ederim. Üste karşı kendimi  iptal ettiğim oranda ihsan eder ve alt için de, duyduğum endişem nedeniyle ihsanda bulunurum.

Üste karşı  kendimden vazgeçebildiğim oranda ondan alır ve alta geçirebilirim. Tüm neşamalar arasında bu şekilde hissedilir ve her şey bu karşılıklı bağa koşulludur. Görülüyor ki, insanın kendi iradesine düşen bir şey kalmıyor!

Üst yanı Yukarıdan, alt bölümü de Aşağıdan tespit ediliyor. Eğer o, hem üst ve hem altın birleşmesi ise herşey onlara ait ve ancak bu tarzda ,inadına insan kendi “Ben”ini bulabilir. Ve kalbindeki nokta, güç depolayıp gelişerek ancak amacını uygular.

Neşama, Üstten aldığı Işığı alta ve herkesin önemine çevirir!

14-01-10-Zohar Kitabı dersinden alıntıdır.

Perdenin Diğer Yüzü

Şu an hissettiğimiz bu dünya bize tesadüfen verilmedi. İki zıddı içinde barındıran doğası ile oluştu. Yaratan ve yaratılan, Işık ve Kap arasında var olan uçurum. Bu uçurum, Yaratan ile olan bu ayrılık, bu zıtlık, yaratılanın noktası ve Yaratanla ifşa olur bize. Perdenin diğer tarafına geçebilmemiz için bizlere bir araç verildi. Zohar kitabı, bizleri ayrılıktan birliğe geçirecek olanı.

Tüm gerçeklik sadece bütün dünyaları ve değişimleri içeren yaratılan noktada mevcuttur. Yaratılan nokta Yaratan ile olan ilşkisinde değişmez, her zaman en iyi koşulda, Islah Sonunda bulunur. Bize düşen, bize verilen araçtan, Zohardan iyi şekilde istifade etmek, onu iyi kullanmak ve bizde oluşturduğu değişimlerden öğrenebilmek. İki farklı dünya arasında var olan bağı, birinin diğerine nasıl giydirildiğini anlıyabilmek. Zohar kitabının bizi dönüştürmesi oranında, anlık hislerimizden, siyah noktadan, yavaş yavaş ilerleyip Işığa karşı zıtlığı elde edeceğiz.

Zohar kitabı okunduğunda anlamak zorundayız ki, önümüzde duran kitap değil, özel bir köprü, iki ayrı koşulumuzu birbirine bağlıyan, Yaratandan ayrı düştüğümüz şu an ki koşul ile, geleceğe dönük hissettiğimiz Yaratanla birliği bulacağımız koşul arasında. Zoharın özel lisanı bize, Işığı elde edebilmek için nasıl değişim geçirmemiz gerektiğini gösterir. Şimdilik, Işık hep dışımızda olup her zaman alma arzusu olarak kalır. Ancak iç yapımız değişip Işığa benzedikçe Yaratana benzeriz.

(04-01-10-Zohar Kitabı) Dersinden Alıntıdır.