Daily Archives: Kasım 25, 2011

Kadınlara Karşı Şiddet Neden Bu Kadar Fazla?

Soru: Her gün kadınlar erkek arkadaşları tarafından ya da kocaları tarafından şiddete maruz kalıyor kimi zaman öldürülüyor fakat buna kıyasla kadınlar erkeklere karşı ya da kocalarına karşı daha pasif kalıyor, bunun nedeni nedir tam olarak; kadın neden bu kadar fazla şiddet görüyor?

Cevap: Kadın başlangıçta erkeğe karşı zayıf durumda başlıyor, doğa erkeğe kadının zayıf olduğu hissini veriyor. Biz bunu ilk günah hadisesinden anlayabiliriz. Kadının ıslahı erkeğin Kli’sinin ıslahına bağlıdır. Bu, dünyamıza da yansıyor, kadın yardıma ihtiyaç duyuyor, çocuğu karnında taşırken, çocuğu dünyaya getirirken, hep erkeğe bir şekilde bağımlı kalıyor ancak bunu kendini kocasına atfederek yapıyor. Bizim dünyamızın değişmez ilişki koşulu budur.Onlar birbiriyle çift olmalılar; böyle olmalılar ki; Yaratan onları kendi katına yükseltebilsin. Aynı zamanda, ışığın tam olarak ifşa olabilmesi için, kadının arzusu ve yardımı kesinlikle gereklidir.

Ölüm Ne Anlama Gelir? Ölümden Nasıl Korkmayabiliriz?

Soru: Ölüm nedir, ölüm korkusunu insan nasıl bitirebilir?

Cevap: Kim hayvansal seviyedeki bedeniyle (arzularıyla) özdeşleşirse ölümden korku duyar. Kişi varoluşunun sonunda kendi ‘Ben’ini keşfeder. Kişinin kendi ‘Beni’ öteki dünyadır, eğer kişi gruptakilerle bağ kurmaya başlarsa kendi içindeki ‘Ben’ i idrak edebilir, bunu bu dünyadayken bedenindeyken yapabilir, diğerlerinin kalpteki noktalarıyla kendi kalp noktası arasında bağ kurar ve ıslah edici ışığın etkisiyle kendiliğinden güven durumunu elde eder. Kişi bu şekilde fiziksel bedeni öldükten sonra ruhsal bedeninde yaşayacağını bilir. Kişi ölüm anında bedenin bir gömlek değiştirircesine ayrılır (ıslah olmamışsa) yenisine geçer. Korku, kişinin arzularına(bedenine) bağımlı olmasından kaynaklanıyor. Kişi grupla bağ kurarsa asıl çözümü bulur. Çünkü siz başkalarının arzularını hissetmeye başlarsanız; sonsuz dünyayı da (manevi alemi de) kendinizin dışında olduğunu bulacaksınız.

“Herkes Kendi Yolunu Yaşar”

Soru: Laitman, Kabala evlilikte kadın erkek arasındaki ilişkileri nasıl yorumluyor, bu ilişkiye kutsal olarak mı bakıyor yoksa yolu takip ederkenki bir gereklilik olarak mı görüyor?

Cevap: Kutsal ya da kutsallık demek; Kabala’yı doğru çalıştığımızda, Yaratan’ın ıslah edici ışığının bizi etkilemesiyle, ihsan edici olabilme niteliğine gelmektir. Bunun dışında bir kutsallık yoktur. Şöyle yazıyor: “Maneviyatta zorlama yoktur”. Zorlama egoizmden doğar ve ego da bedene ilişkindir. Beden ya da ego zorlamaya ihtiyaç duyar oysa maneviyatta ve manevi alemlerde onun bir yeri yoktur.

Yaratan’a dönmek için yeterli olgunluğa erişmişse, her insan, kendi yolunu izleyerek Yaratan’a gelir. Ailenize zorlama yapmadan nazikçe Kabala’nın ne olduğundan (hayatın amacının, anlamının ne olduğundan) bahsedebilirsiniz ancak kesinlikle nezaketi kaybetmeden.

Siz onları bir araç olarak görüp el birliği ile Yaratan’a karşı çabalarsanız; Yaratan’la bütünleşmek için güç alırsınız. Beden olarak birbirinize yakın olsanız da, ruh olarak aslında birbirinizden kopuk (birbirinize yabancı, farklı) olduğunuzu deneyimlersiniz.

“Ben ya da Yaratan”

Kontrolün Yaratan’a mı yoksa insana mı ait olduğu hakkında iki soru:

Soru: Amaç doğrultusundaki yolda, arzumla çalışırken; ıslahım da dâhil olmak üzere tüm koşulların ve yaratılışın Yaratan olmadan, kendiliğinden düzenlendiğini mi hissediyorum, yoksa Yaratan’ın her şeyi yaptığını ve benim onun arzusunu doldurmak istediğimi mi görüyorum? Bunlardan hangisi önce geliyor?

Cevap: Bu ikisi çelişkili fakat kişi son ıslahına kadar önce hangisi geliyor sorusunda kalacak: Önce kim geliyor? Güç kime ait? (bana mı Yaratan’a mı? ) Kim tayin ediyor düşünceleri, hisleri, eylemleri ben ya da Yaratan? Kişi Yaratan ile bir bütün olduğunda, bu çelişkili durum ortadan kalkacak.

Soru: Çabanın ve ıslahın kendi tarafımdan olacağını kabul edebiliyorum ama her şeyin Yaratan aracılığıyla gerçekleştiğini kabul edebilmek çok zor. Ben düşüşteyken Yaratan ıslahımı yapıyor, yükselişte olduğumda da o bana bu koşulu veriyor; her şeyin önceden belirlendiğini hissetmiyorum, ne yapmalıyım?

Cevap: Hissetmeyi denemelisiniz etrafta ne varsa, size gelen tüm koşulların, düşüncelerin özetle; her şeyin Yaratan’dan geldiğini hissetmelisiniz. Bunu yapabilmek  için Kabalistik materyali (kitaplar, makaleler…vs) çalışmalı ve Yaratan’ın ıslah edici ışığını çekmelisiniz.

Devasa Bir Yeraltı Parçacık Hızlandırıcısı Endişelenmek için bir Sebep mi?

Haberlerden Makale (1tv.ru’dan çevri): “Son zamanlarda kitlesel iletişim araçlarında gezegenimizin bir felaket ile karşı karşıya olduğunu iddia eden pek çok yayın var. Paniğin ortaya çıkış sebebi devasa bir parçacık hızlandırıcısının fırlatılacağının duyurulması ile oldu. Bilim insanları bu yoruma atıfta bulunarak ki bu yer altında yüz metre derinde bulunuyor, insan düşüncesinin en büyük başarısı olduğunu belirtiyor. Onların dediğine göre bu hızlandırıcı evrenin pek çok sırrını ortaya çıkarmamızda bize yardım edecekmiş. Ancak bu eşsiz deneyin aynı zamanda bir çok karşıtı bulunuyor ki bu kişiler madde ve madde karşıtının sırları içindeki ölçüsüz araştırma insanlık için küresel bir tehlike gerektirdiğine inanıyor.”

Cevabım: Bizim bütün davranışlarımız, daha önce ve sonra gelenlerde de olduğu gibi, baştan beri Yaratan’ın planın içeriğinde yer almaktadır. Onlar oradan su yüzüne çıkar, bizde ise düşünceler olarak belli olurlar ve form değiştirerek davranış olurlar, ki biz Yaratan’ın programına göre bunları da taşırız. Hepimiz her zaman O’nun içindeyiz! Arzular ve düşünceler bize yukarıdan alçalır, ama biz onların bizim olduğunu düşünürüz çünkü onların Kaynağı bizden gizlenmiştir. “Bizim” arzularımız ve düşüncelerimiz yukarıdan, Yaratan’dan bize alçalır, hatta biz onları arzulamadan veya düşünmeden önce bile ve işte bu bizim yaptığımız şeyleri arzulamamıza ve düşünmemize sebep olur.

İnsan olan şeyler hakkında sınırlı bir algıya sahiptir ve bu sebepten dolayı kendi arzularını ve düşüncelerini ürettiğini düşünür ve bununla bu dünyada fiziksel davranışları ile birşeyleri değiştirebilir. Ama gerçekte, bu sadece yukarıdan yapılabilir, Yaratan, Işık, Ohr Makif (Saran Işık) yardımı ile. Bu nedenle, bilim insanları kuklalar gibi oldukları için ve onların davranışları Yaratan tarafından dikte edildiğinden beri, ben sakinleşmeyi öneririm.

Milkshake İçin ve Kabala Çalışın

Aldığım bir soru: Maddi davranışların maneviyat ile hiç bir ilgisi olmadığını anlıyorum, ama bir perde elde edilene kadar davranışlarımız egodan gelir ve maddi dünyada yer alır. Eğer yeni yemek yemiş olmama ve onunla beslenmeye ihtiyacım olmamasına rağmen milkshake arzularsam, sonrasında bu arzuya karşı koymalı mıyım ve kendimi bu zevkten esirgemeli miyim? Yoksa milkshake almalı mıyım çünkü bu sadece maddesel bir davranış ve nasıl olsa bir şey değiştirmez? Ya da milkshake içmeli ve Yaratan’dan ötürü aldığımı mı farz etmeliyim? Ben bu maddi dünyada karşıma çıkan ego arzuları ile nasıl başa çıkabileceğimle ilgili yol gösterimi arıyorum. Farz ediyor muyuz? Onu yapana kadar numara mı yapıyoruz?


Cevabım:
Din ve getirdikleri sana farz etmeyi öğretiyor, ama Kabala sana sadece bir tek şey yapmanı söylüyor, gerçek Kabalistik kaynakları çalışarak Üst Işık’ı çekmeni. Ne de olsa, Işık seni yarattı, arzuların ve düşüncelerin ile beraber (aklın ve kalbin), ve bundan dolayı sadece O seni ıslah edebilir. Hayatında sonuçlar almak için, sürekli ilgili olman gereken en önemli şey sadece bir tane – amacın önemi ve amaçtan uzak düşünceler ile nasıl başa çıkacağını bulmayı denemeye çalışma. Sonrasında geri kalan her şey sana yardımcı olan geçici araçlar haline gelecek. Bu yüzden milkshake’ini iç ve Kabala çalış!

İrade Özgürlüğü Hızlanmada Bulunur

Kişinin manevi yolda hızlanması ve kendisinin Reshimo’sunu fark etmesi hakkında aldığım sorular

Soru: Bizim hızlanmanın bir parçası olmamızın amacı nedir?

Cevabım: Biz ivme kazanarak, kendimizi değiştiririz ve bu ivmenin kendisinden daha çok bizim ihtiyacımız olan sonuçtur. Ve biz bunu ancak hareketimizi kendi özgür arzumuz aracılığı ile hızlandırarak edinebiliriz ki bu diğer kişiler ile etkileşimde olduğumuz durumdur.

Soru: Hızlanmada nasıl irade özgürlüğü olabilir?

Cevabım: Bu kişinin irade özgürlüğüne bağlı olarak diğerleri ile etkileşime geçmesi ve amaca doğru onlardan ek arzular ve özlemler alması ile vardır. Bir kişinin özgür iradesi çevreyi kullanmasında yatar.

Soru: Zaman yok, ama eğer zaman var olsaydı bile, Yaratan ve yaratılış amacı zamanın parametreleri ile sınırlanmazdı, değil mi?

Cevabım: Evet ve biz tam olarak özgür irademizi kullanarak bu zamansız his alanına girmek zorundayız.

Soru: İki dakika içinde 1000 durumdan geçmek bir kutsanma. Ama ya bir gün içinde 1000 durumdan geçmek – bu daha mı kötü? Biliyorum ki daha önceden belirlenmiş olan Reshimot var ama onların çözülme hızı Saran Işık’ın (Ohr Makif’in) etkileme gücüne mi bağlı?

Cevabım: Evet, sadece buna bağlı. Elbette ki, bu olmadan bile biz grup aracılığı ile amaç için özlemimizi geliştirmeye zorlanıyoruz, ama acı ve yolun uzunluğu ile. Ama biz aynı zamanda bunu çabukça ve keyif içinde geçirebiliriz, bunu da onun önemli olduğunu fark ederek yaparız, zorunlu güçler yerine çevreden aldığımız güçlerin yardımı ile Baal HaSulam’ın “Özgürlük” makalesinde yazdığı gibi.

Soru: Kişinin Reshimo’sunu fark etmesi içinde bulunduğu çevreye mi bağlıdır?

Cevabım: Bu çevresini nasıl kullandığına bağlıdır. Eğer bir kişi özgür irade aracılığı ile gelişme fırsatını bulursa, bunun anlamı bunu yapan uygun çevrenin kişi için de hazırlanmış olmasıdır: bir öğretmen, kitaplar ve grup.

Eğer ben ölürsem Dünya’ya ne olacak?

Aldığım bir soru: Ben bundan önceki hayatım veya gelecekteki var oluşum hakkında birşey bilmiyorum ve hatırlamıyorum ve bu dünya mevcut çünkü ben şu anda yaşıyorum. Öyleyse, eğer ben ölürsem ne olacak?

Cevabım: Eğer sen ruhun ifşasına erişirsen, en küçük manevi niteliğe, bir noktadan ruhun en küçük gelişimine, onun gerçek var oluşuna, sonrasında bedenin öldüğü zaman, sen ruhunu idrak etmeye devam edersin, ta ki içinde hacim ve Işık sahip olunana kadar. Ve sonrasında o tekrar bir bedenin içinde var olur, bir kadın tarafından doğurulur, gelişiminin bütün 125 adımını tamamlamak için bu bedenin içinde var olmaya devam eder, Çünkü bu sadece bizim dünyamızda fiziksel olarak bulunulduğunda yapılabilir.

Ama sen noktadan ruhun ifşasına erişemezsen, sonrasında bu dünyada yeniden belirirsin, tıpkı bu seferde de yaptığın gibi ve ifşa edip geliştirmek için başka bir şansın (kalpte bir nokta) daha olur.

Zamanda Yolculuk, Auralar, Şeytan ve Ay

Doğaüstü fenomenler hakkında aldığım dört soru

Soru: Neden biz her zaman ayın sadece aynı yüzünü görüyoruz?

Cevabım: Çünkü bu Atzilut Dünyasında, Malchut’un ilgili Zeir Anpin ile nasıl yer aldığıdır. Güçler bize buradan alçalır ve bu şekilde bizim dünyamızda maddeyi belirtirler. Nihayetinde, bizim dünyamızda olan herşey Üst Güç tarafından belirlenir ki, bu kaynağını Atzilut Dünyasının ZO”N’dan alır. Bu gücün bir mikro-dozu bizim bütün evrenimizin var oluş sebebidir, Üst Seviye’den bizim materyal seviyemizde birden gelişir. Bu aşama aşama yalınlaşır ve faaliyetinin hızı düşer ve buna bağlı olarak sebep olan enerji ve sonrasında da madde. Öyleyse madde sadece Üst Enerji onun içinde bulunduğu için var olmaktadır veya başka kelimeler ile anlatmak gerekirse –  “Tanrı kelimesi ile”. Ve o sadece maddede “Tanrı kelimesi”ni fark etmek için var olmaktadır – bu, kişi iki türlü enerjiyi birleştirdiğinden beri, manevi ve maddi,  insanın yapması gerekendir. Ve bu gerçekleştikten sonra, evren onun mevcut var oluşunu kavrayacaktır ki bu o enerjilerin egoistik bir anda var oluşudur (veya karşıtlığı). Aklıma gelmişken, bilim artık evrenin sonsuz veya ebedi olmadığını onaylıyor (her ne kadar ben okulda iken bize öğretilen onun sonsuz ve ebedi olduğuydu).

Soru: Şeytan kavramı Kabala’da var mı?

Cevabım: Bütün güçler bizim içimizdedir; onların hepsi bizim – bizim için aziz ve sevilen ve egoist. Ve Şeytan bunlardan biri. “Şeytan partiyi sürdürüyor!”

Soru: Bir Kabalist olarak, zaman yolculuğunun mümkün olup olmadığını söyleyebilir misiniz?

Cevabım: Fiziksel olarak mümkün değil. Ama manevi alanda, ki orası tamamen zamanın mekanın ve hareketin ötesinde, bu normal bir fenomen, – tıpkı Einstein’ın söylediği gibi, çünkü o bizim ışığımızdan daha yukarıda, ve manevi Işık’ta bulunur.

Soru: Kabala kişinin bir aurası olduğu ile hem fikir mi?

Cevabım: Evet. Aura ister durağan, ister bitkisel veya ister hareketli olsun her yaratılan varlığın çevresini saran bir enerji alanıdır. Dahası, Kabala çalışarak ihsanın niteliğine ulaşmamış bir insan için maneviyatı görmek, ihsanın niteliğini görmek imkânsızdır, ama herhangi bir insan veya kamera aurayı görebilir ve resmini çekebilir.

GERÇEKLİĞİMİZDEKİ METRİKS

Kabala bilgeliğine Tora’nın İçselliği deniyor. İçselliğin Bilgeliği. Neticede, Kabalanın bahsettiği hep içimizde olup bitenler sadece. Aslında bedenlerimiz ve tüm madde dünyası yok, bu yüzdende bu dünyaya ilüzyon, hayal dünyası deniyor. Realiteyi doğru algılamaya başladığımızda aslında tüm olup bitenlerin arzumuzun içinde gerçekleştiğini hissetmeye başlıyacağız. Arzumuz bize, dışımızda birşeylerin: cansız, bitkisel, canlı ve insanlardan oluşan, birşeylerin olduğu hissini yaşatmakta ancak aslında tüm bunlar sadece arzumuzun içinde vuku bulan farklı fenomenler.

Matriks içinde yaşıyoruz, anlamak zorundayız ki oluşan ne varsa hepsi hislerimizin içinde oluşuyor. Sadece haz-alma arzusudur tüm bu oluşan fenomenleri hisseden ve bunun hiç unutulmaması çok önemlidir çünkü gerçeğe olan bu yaklaşımımız “herşeyin bana bağlı olduğu ve dışımda olana değil” bizleri kendi içsel ıslahımıza yönlendirir.

Biz kendimizi, arzularımızda, ancak ÜstIşığın fonunda algılayabiliyoruz, herşey yalnızca ÜstIşık sayesinde! Neticede ÜstIşık Sonsuzluk Dünyasıdır. Orada kendimizi, benzer gerçekliği ve koşulları edinmedikçe, ışıkta olan nitelikleri edinmedikçe görmemiz mümkün değildir.

Düştüğümüz 125 basamak, bizleri indikçe artan bir mesafede ÜstIşıktan uzaklaştırdı ve biz o konumun koşullarında kendimizi görmekteyiz. Dolayısıyla çevremizde gördüğümüz herşey, sadece, içinde farklı seviyeler barındıran kendi arzumuz: Cansız, bitkisel, canlı ve konuşan seviyelerde, bayağılığın dört seviyesi (KabaArzular). Bunlar bizim ÜstIşıkla olan farklılıklarımızın göstergeleri, bizim realitemizin resimleri, bu dünya görüntülerimizin fotoğrafları.

Dolayısıyla hakiki realiteyi ifşa ve gerçek olan resimle örtüşebilmek için göstereceğimiz çaba bizi daha rafine olmaya ve hepimizi birtek olarak görmeye zorlayacak. Neticede aramızda ne kadar çok birlik sağlayabilirsek o kadar çok Işık içine dahil olur ve böylece sonsuz yaşamda, EinSof da ilerlememiz mümkün olur.

Yaşanan tüm bu fenomenler, ki onları dışımızdaymışlar gibi algılıyoruz, rüya misali yok olurlar, çünkü aslında biz yalnızca Işığın içinde var oluyor, yaşıyoruz. Bu öncül temelin iyi anlaşılması Kabala Bilgeliği için çok önemlidir çünkü tüm diğer felsefi, dinsel ve farklı metotlardan ayrıldığı noktadır.

Kabala Bilgeliği insana sadece kendi arzusunu ıslah etmesini ve Işığa benzemesi gerektiğini söyler ve fiziksel hiçbir eylem buna dahil değildir.

24-02-10 “Halk için Zohar” kongresinde 7.dersten alıntıdır.