Daily Archives: Kasım 25, 2011

Manevi Kurtarılmanın Zamanı

Geçmişteki Kabalistlerin yaptıkları herşey, herbiri kendi koşullarına ve yaşadığı zamana göre hareket ederek, şuan içinde bulunduğumuz koşul için bir hazırlıktı. Bunun sayesinde ilerlememize imkan kılan bugün ihtiyaç duyduğumuz tüm ana kaynaklara sahibiz: ARI’nin yazıları, Sulam Yorumu ile birlikte Zohar Kitabı, Baal HaSulam ve RABASH’ın yazıları.

Daha önce şu an içinde bulunduğumuz gibi bir zaman hiç olmadı. Geçmişteki Kabalistlere bugün sahip olduğumuz koşullara benzer imkanlar verilmemişti: antik Babil’dekine benzeyen ve Üst dünyadaki ortak ruhun kırılmasını yansıtan global bir kriz.

Yaklaşık 80-90 yıl önce, Baal HaSulam  Mesih’in neslinde, manevi kurtarılma çağında yaşayacağımızı yazmıştı. İsrail halkı topraklarına kavuştuğu ve bir devlet kurduğundan dolayı bu şimdi tek bir manevi halk olarak birlik kuracak ve dostunu kendin gibi sev manevi kuralına göre herşeyi inşa edecek fırsata sahip olduğumuz anlamına geliyor.

Ancak kötülüğün farkındalığına gelmeden bu koşula ulaşmamız mümkün değil ve bunun için ya büyük bir ızdıraba ya da içimizdeki kötülüğü ifşa edecek Işığa ihtiyacımız var. Bugün bu Işığı çekmek, sevgi ve ihsan etmeye zıt olduğumuzu görmek için ve millet ve toplumla bütünleşerek ıslaha başlamak için bir fırsatımız var. Umut edelim ki bu yakında gerçekleşsin!

– 15/07/10 tarihli Günlük Kabala Dersi’nin (Pri Hacham, Igrot (Mektuplar), Mektup 38) dördüncü kısmından alıntıdır.

Kırılma Önceden Tasarlandı

Dünyaların kırılışı nasıl meydana geldi? Alt seviyedeki, Malchut (kendini dolduramayan ama onsuz da son ıslahın imkansız olduğu) onu ihsan etmek uğruna almak için Üst seviyedekinden (anne, Ima) Işık talep eder. Üst dünyaların tüm sistemi alt seviyedekine bu Işığı vermek için hazırdır.

Şimdi herşey herşeyin ziyafet için hazır olduğunu anlayan alt seviyedekine bağlıdır. Hiçbir utanç duymadan onu alabilir ama yalnızca ihsan etme rızası için. Gerçekten ihsan etmeyi istiyor! Yukarıdan ona şöyle denildi “Bunu al; bunu yapabilirsin.” Yakında olacak düşüşü önceden kestirebilmenin hiçbir yolu yoktur…

İlk kısıtlamada (Tzimtzum Aleph) bir yerlerde yılanın dili gizlenir ama kendisine daha önce hiç ifşa olmadığından onu buradan görmek imkansızdır. Bu daha önce açıkça hiç gösterilmemiş, yaratılanın bağımsızlığının gizli bir noktasıdır. Yaratılan kendisini yaratan Işığa, Yaratan’a tümüyle boyun eğdi ve birşeyin mutlak ihsan etmede olmak için ona engel olacağını söylemek imkansızdı.

Ancak diğer taraftan bu nokta var olmalı. Başka türlü yaratılan bağımsız olamazdı. Eğer Yaratan’ın bana söylediği herşeyi yaparsam o zaman sanki ben, kendim yokum gibidir. Kişiselliğim yoktur. Kendi “Ben”’im özellikle Yaratan gibi olmayı istemem gerçeğinde ortaya çıkar ama içimde birşey bunu yapmama izin vermez. Büyük arzuma rağmen Yaratan’a benzememe izin vermeyen bu nitelik beni bağımsız yapan şeydir.

Kırılışın kökü Yaratan’a zıt duran yaratılanın bağımsızlığını ifşa etmesidir. Eğer yaratılan tüm arzuları şimdi alırsa – yukarıdan Işık, aşağıdan uyandırılış ve ihsan etmek için eylemi yerine getirmek – bir makine olurdu. Aynı zamanda kırılma onun Üst seviyedekinden, Yaratan’dan kopmasına imkan veren ondaki o noktayı geliştirir ve tekrar ele geçirir.

Kırılmadan önce yaratılan sadece makinadır. Kırılma esnasında bağımsızlığı ifşa oldu. Kırılmadan sonra bu noktanın ıslahının sistemi yaratıldı ve bağımsız olarak hareket etme fırsatını sağladı. Yaratılanın ıslahı kırılmadan sonra yaratılanın kişinin bağımsızlığı noktasına dayanarak tüm kararları vermesidir. Böylece kişi aynı zamanda kendini inşa ederken yavaş yavaş aşağıdan yukarıya, Yaratan’a doğru yükselir.

– 14/07/10 tarihli Günlük Kabala Dersi’nin (Talmud Eser Sefirot) üçüncü kısmından alıntıdır.

Gerçek Realiteye Uyanmak

Zohar kitabını okurken iki sistem içerisinde var olduğumuzu düşünmeliyiz. Biri “Sonsuzluk Dünyası” diye adlandırılan, Yaratan tarafından yaratılan değişmez ve var olan tek sistem.

Baal HaSulam’ın “Zohar Kitabı’na Önsöz”’de anlattığı gibi bu koşul daimidir. Yaratan tüm yaratılışı bir anda tek bir düşünceyle son koşulunda yarattığı ve şekillendirdiği için orada, “yaratılanları mutlu etmek” olan O’nun yaratılış planında yaşıyoruz. Baal HaSulam ayrıca On Sefirot’un çalışılması, 1. Kısım, “İçsel Yansıma” bölümünde yaratılışın planının onu yaratması için Yaratan açısından yeterli olduğunu açıklıyor.

Yaratan herşeyi bir eylem aracılığı ile gerçekleştiriyor. Bu realite kusursuz ve devamlı ve orada arzulanan koşula ulaşmak için basamaklar yok. Yaratan’ın başlangıçta olmamızı planladığı şekilde, tüm kusursuzluğumuzla bu mükemmel koşulda yaşıyoruz.

Ancak bu kusursuz koşula ilaveten kendimize göre başka bir realitede daha yaşıyoruz. Biz sanki bilincimizi kaybettik, Yaratan’ın bizi içinde yarattığı o kusursuz realiteyi artık idrak etmiyoruz.

Bu iki koşul birbirlerine paralel mevcutturlar. Kendi çabalarımızla gerçek realitenin algısına gelmemiz lazım. Bunu çevreyi kullanarak yapıyoruz: kitaplar, hoca ve grup.

İçinde yaşadığımız ama bayağı algılarımız ile hissetmediğimiz o gerçek koşula geri dönmeli, bilince geri kavuşmalı, uyanmalıyız. Kabala ilmi bize “bu dünya” diye adlandırılan bilinçsiz koşulda yaşarken o kusursuz realiteyi öğrenebilmemiz için verildi. Karşılıklı çabalarımızla ona benzemeye çalışarak, onda bizi oraya geri götürmeye kadir olan bir gücü uyandırabiliriz.

Bu güç ıslah eden ışıktır. Bu güç bizi iyileştirecek ve egoizmimizi ıslah edecek. Yavaş yavaş sanki varolmamış gibi gerçek yaşamı hissetmeye başlayacağız. Önceden “sanki bir rüyada” olduğumuzu keşfedeceğiz.

07/07/10 tarihli Günlük Kabala Dersinin (Zohar) ikinci kısmından alıntıdır.

Zamanında Doğmak

Soru: Dünyamızda bir cenin zamanında doğmak için günden güne doğru hızda büyümeli. Eğer daha erken yada daha geç doğarsa bu onun için zararlı. Kalpteki noktamızın doğru hızda büyüdüğünü ve manevi doğumuna zamanında ulaşacağını nasıl bilebiliriz?

Cevabım: Doğru hız sürekli tek bir amaca yönelmek demektir. Amaç maneviyatta doğmak için büyümek ve olgunlaşmak, Aba ve Ima, Hochma ve Bina gibi tamamen Yaratan’a eşit olana dek gelişmeye devam etmektir.

Eğer bu tek amaca tutunursanız, tüm niyetlerinizi ve arzularınızı yalnızca ona uydurur ve onları amaca yaklaşmak için araçlar olarak kullanırsanız doğru hızda gelişirsiniz. Ancak, eğer amaçtan saparsanız gelişiminizi sekteye uğratırsınız. Maneviyatta zaman yaptığınız eylemlerin niceliğidir, mekanik bir ölçü değil.

–  07/07/2010 tarihli Günlük Kabala Dersi’nin dördüncü kısmından alıntıdır, “Panim Meirot uMasbirot Kitabına Giriş”

Eylemlerimden Kim Fayda Görüyor?

Soru: İhsan etmek için ihsan etmek nedir?

Dr. Laitman’ın cevabı: İhsan etmek için ihsan etmek kişisel arzularımın yerine getirilmesinden haz duymadığım ama bunu sadece ihsan etme eylemini yerine getirmek için bir yakıt olarak kullandığım zamandır.

Soru devam ediyor: Peki o zaman var olan tek şey sadece alma arzusu (Kli) ve onun yerine getirilmesi (Işık) ise bu yakıtın hazdan farkı nedir?

Cevap: Eğer yakıtı sadece diğerlerini tatmin etmek yönündeki çalışmamı sonuçlandırmak için kullanırsam, o zaman kişisel tatmin benim için sadece yakıttır. Ancak eğer, tatmini kendim haz duymak için kullanıyorsam, bunun anlamı haz alıyorum demektir. Kendine sor: “Çalışmak için aracım ne? Eylemlerimin temelini oluşturan şey ne? Çabalarımdan kim fayda sağlıyor?

24/06/10 tarihli Günlük Kabala Dersi’nin birinci kısmından alıntıdır.

KARA ve EGOİSTİK DELİK

Uzayda  varlığı “Kara Delik” olarak bilinen fenomenin vukuunda, tüm yıldızlar öyle sıkıştırılmış bir hal alırlar ki aralarından Işığın sızmasına olanak vermezler. Egoizmi de bu şekilde izah edebiliriz, çünkü aynen yıldızlar misali bizlerde egomuzun içinde sıkıştırılırız. Bu sıkıştırılmışlık duygusu, bizim dışımızda var olan realiteyi hissetmemizi engeller. Kendi içsel hissiyatımıza kilitlenir ve dışımızda olan Yaratan’ı hissedemeyiz. Ona o kadar muhtaç olduğumuz halde yine de hissedemiyoruz onu, neden? Çünkü bize düşen ve aslında manevi aleme girmenin en önemli adımı olan kendi kabımızı hazırlamamız gerekiyor.

Öncelikle, bende noksan olanı, ihtiyacını duyduğum, bende var olan olumsuzluğu ifşa edip onun vasıtasıyla içimde noksanlık duygusunu oluştururum. Ve bu duygu beni bir sonraki seviyemi arzulamaya hazırlar. Bulunduğum seviyeye ulaşır ulaşmaz hemen, daha üst seviyede ve yukarıda olan basamağı düşünmeye başlar ve onu elde etmek benim için o kadar önemli bir hal alır ki artık kendi çıkarıma olan herşeyi unutmaya hazır hale gelirim.  Bu da demektir ki bulunduğum seviyenin bana sağlayacağı tüm fayda ve avantajlardan vazgeçiyorum, yeter ki daha üst seviyeye çıkabileyim. Aslında tüm bu süreçte gerçekleşen, değerlerimi alt dünyadan üst dünyaya geçirmem. Ve bunu elde etmede arzum güçlü ise yükselir ve bu seviyeye ulaşırım.

31-03-10-”Baal HaSulam’ın Mektupları” dersinden alıntıdır

BİRLEŞİN VE KEŞFEDİN!

Soru: “Zohar kitabını öğrenebilmemiz ancak birlikteliğe arzulu olmamıza bağlı” derken neyi kastediyorsun? Bunu nasıl oluşturabilir ya da hissedebiliriz?

Cevap:  Islah ancak tüm arzuların birleşmesi koşuluna bağlıdır. Birbirlerinden uzaklaşmış arzularda biz ancak kendi gerçekliğimizi, bu dünyayı hissedebiliyoruz. Birlikte arzularımızı birleştirdiğimizde “Ruhani Dünya” denilen realiteyi hissedeceğiz. Herşey oldukça basit ve kolay, herşey arzuların birleşmesi ya da birleşmemesine koşullu.

Şu anda hissettiğin realite, arzularımızın ayrık ve her birinin sadece kendini düşünüyor olmasından bu şekilde, senin küçücük arzun yalnız kendi çıkarına yönelik, sen sadece sana verileni hissedebiliyorsun. Işığı hissediyorsun ancak arzunun içinde bu Işık sana hiçlik gibi görünüyor, şu an gördüğün gibi. Farklı görmeyi arzuluyorsun ancak bu dünyevi isteklerinle, ıslah sonuna gelmeden yapabileceğin birşey yok.

Bizler yaşadığımızı ancak dünyevi isteklerimiz ifşa olduğunda hissedebiliyoruz. Bu şekilde

isteklerimiz büyüyorlar ve sonrada yok olduklarında öldüğümüzü hissediyoruz. Sonra o tekrar canlanıyor ve tekrar ölüyor, sanki kullanılması için uyarır ve saklanır. Ancak Ruhani seviyeden gelen ve ”Kalpteki Nokta” denen bir başka arzu daha var ki onu diğer arzularımızla birleştirebiliriz.

Cansız, bitkisel ve canlı seviyesinde olan, bu dünyanın arzularını birleştiremeyiz, onlar oldukları gibi vardırlar. Her biri diğerleri ile doğanın onları zorunlu kıldığı oranda bağlı olabilir ve daha fazlası değil. Ancak bizler hep birlikte “Kalpteki Nokta” dediğimiz arzularımızı birleştirebilir ve bu bütünlükte Ruhani Dünyayı hissedebiliriz.

Dolayısıyla kendimize bu genel arzuyu (Kli) hayal etmeliyiz. Eğer maneviyata olan isteğimiz ve karşılıklı birleşme arzusunda olan kalpteki noktalarımız olursa, o zaman ruhani dünyayı hisseder ve ellerimizde tutar oluruz. Ancak bunu hissetme karşılıklı olmalı, herkeste ayrı olarak var olamaz.O ancak tüm arzuların birliğinde ifşa olur.

İfşa olan nedir? Aralarındaki ilişki. Aralarındaki ilişkiye dolum denir. Yaratan. Arzuyu dolduran

Işık. Işığın kendisini değil ondan izlenimimizi ifşa edeceğiz. Bizde kıyafetlenen ihsan etme niteliğini. Ne de kıyafetlenir? Aramızdaki ilişkide, birbirimize olan sevgi ve ihsanda. Bize karşılıklı ihsanda bulunmaya, birlik oluşturmaya olanak veren bir güç mevcut. Bu nedenle diğerlerine ihsan etmeme “Işık”, ifşa ettiğim aramızdaki karşılıklı ihsana da “Yaratan” diyoruz. İçeriği de “İnsan sevgisinden Yaratan sevgisine” dir.

15-02-10-Zohar kitabı dersinden alıntıdır.

Büyü Var mıdır?

Bana yöneltilen bir soru: Bulunduğumuz dünyanın, üst dünyanın bir yansıması olduğunu öğreniyoruz. Yazıyor ki “Yukarıda ne ise, altta da odur.” Buba ilaveten öğreniyoruz ki, yaşanan tüm dengesizlikler evrimleşen egozimizin sonucudur. Günümüz dünyasına bir göz atmamız yeterli, bunun gerçek olduğunu görebilmemiz için. Buna rağmen gizli öğreti ve klanlar ile ilgili bir sürü söylenti var. “İlluminati” gibi gizli gruplar büyülü ritüellerde bulunuyorlar ve bu gizli grupların amaçlarının sadece dünyayı kontrol etmek değil, Yaratan’ın gücüne kavuşmak olduğu söyleniyor. Bunda bir gerçlek payı var mı?

Cevabım: Dünyamızda gizem veya mucize yoktur. Her ne kadar bunların varlığına inanmak istesesek de, bu tür şeyler yoktur. Dünyamızın gördüğümüzden daha ilginç olduğunu, bir şekilde büyülü bir dünya olduğunu görmek isteriz. Oysa her şey tabiatın kesin kanunları içinde var olur.  Eğer kişi bu kanunları bilir ise, algılanabilir dünyanın sınırlarını genişletebilir. Kendi içimizde ilave kaliteler geliştirebiliriz ve bunlar vasıtası ile daha geniş bir dünya algılayabiliriz. Fakat tüm bu gelişmeler fiziksel “form eşitliği” kanununa göre zaten oluşmaktadır.

Erkeklerin ve Kadınların Arzuları

Soru: Erkek ıslahı için, kadınların manevi yöndeki arzusuna ihtiyaç duyuyor, peki kadınlar bu yöndeki arzularının farkındalar mı ya da kadınlar arzularını erkeğe mutlaka teslim etmeliler mi?

Cevap: Erkek dünyanın tüm arzularını ıslahında hissetmek istemelidir. Kadınsa kendi arzularını hissedebilir, böyle olduğu gibi, bunu hissetmek için uğraşmalıdır da; kadınlar, arzularını aralarında bağ olan erkekler grubuna aktarmak için çaba sarfedebilirler.

Soru: Kadın Malkut ise ve sadece kendi arzusunu karşılayabiliyorsa ihsan etme niteliğine nasıl ulaşabilir?

Cevap: Kadın arzusunu, erkeğe teslim ederek; sadece kendi arzusunu karşılayabilmekten ihsan etmek için alma niteliğine gelir.

Başlangıç Problemleri

Soru: Kişinin grubu Yaratan tarafından seçiliyor, kişi onları severse Yaratan tarafından da sevilecek. Kişi düşüş anında ilerleyebiliyor, çıkışta da grubun gücünden faydalanıyor. Grubun içindeki insanlar birlik oluyor; beraber şarkılar söylüyorlar, birbirlerine destek oluyorlar ancak kişi amacına doğru tek başına gidiyor ve kimi zaman kendisinin gösterdiği olgunluğu gruptan göremeyebiliyor. Kişi bu ikisini; yani hem grubu, hem kendini birleştirmeyi nasıl başarabilir?

Cevap: Herkes ilkin buna karşı çıkar. Bazı insanlar doğanın taksimine göre daha sosyal, bazıları daha bireyseldir (kendi başınadır). Kişi kendi başına çabaladıkça sonuç almasının güçleştiğini, grubun (ruhların birliğinin) ıslahından başka çare olmadığını görür; kişi grupla bağını hiç koparmadan, daha çok maneviyat çalışmalı ve dağıtım yapmaya katılmalıdır.